2024 yılını yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ihracatla kapatacağı tahmin edilen elektromekanik sanayi sektörü, 2025 için hedef büyüttü. Elektromekanik Sanayicileri Derneği (EMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Güngör, sektörün 10 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirerek yeni bir rekor kırma hedefiyle 2025 yılına girmeyi hazırlandığını söyledi. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından yayınlanan 2024-2028 Strateji Planı’nda elektrik enerjisiyle ilgili iddialı hedefler belirlendiğini söyleyen Güngör, “Planda yer alan hedeflere ulaşabilmek için elektromekanik sektörü ile elektrik iletim ve dağıtım şebekelerinin yapımını gerçekleştiren yükleniciler, kilit aktörler haline gelecek. Yeni yapılacak elektrik tesislerinde kullanılacak ekipmanların yerli ve milli olarak üretilebilmesi, tesislerin zamanında ve doğru yapılabilmesi için bu sektörlere önem verilmesi, sorunlarına sahip çıkılması büyük önem arz ediyor” dedi.
NET SIFIR 2050 HEDEFLERİ PİYASAYI CANLI TUTUYOR
Öte yandan artan nüfus ve gelişen sanayiyle birlikte tüm dünyada elektriğe olan ihtiyacın her geçen gün arttığına dikkat çeken Güngör, NET SIFIR 2050 hedefleri doğrultunda temiz elektrik enerjine geçiş çalışmalarının da Türk elektromekanik sanayisi için önemli fırsatlar sunduğunu belirtti. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından belirlenmiş politikalarla (STEPS) hazırlanan senaryolara göre, elektrik iletim ve dağıtım şebekelerine dünyada 2030'a kadar yıllık ortalama 550 milyar dolar, 2030–2050 arasında ise yıllık ortalama 580 milyar dolar yatırım yapılması gerektiğini kaydeden Güngör, “Dünyada ekipman üretiminin yaklaşık iki katına, şebeke uzunluğunun ise 1,7 katına çıkması bekleniyor. Benzer bir hareketliliğin iç pazarda da yaşanacağını tahmin ediyoruz. Tüm bu gelişmelerden yola çıkarak dünyada ve ülkemizde elektrik sektörünün içinde faaliyet gösteren imalatçı ve yapımcı firmaları sadece 2025’te değil, 2050 yılına kadar çok canlı bir piyasanın beklediğini söylemek yanlış olmaz” diye konuştu.
“ENFLASYON-KUR DENGESİ SAĞLANMALI”
Elektromekanik sanayi sektörünün, 2025 hedeflerine ulaşabilmesi ve NET SIFIR 2050 hedefleriyle canlanan küresel pazardan daha fazla pay alabilmesi için kamu desteğine ihtiyaç duyduğunu ifade eden Güngör, şunları söyledi: “Sektörümüzün ihracattaki rekabet gücünü koruyabilmesi için enflasyon-kur dengesinin sağlanması gerekiyor. Özellikle Çin menşeili ürünlere karşı rekabette, ciddi zorluk çekiyoruz. Ayrıca, Eximbank kredilerinin, gayri nakdi verilen banka teminat mektuplarının iki katı kadar verilmesi, ihracatçı firmaları finansal açıdan oldukça rahatlatır. Bu konuda gerekli tedbirlerin bir an önce alınması sektörümüzün geleceği açısından önem taşıyor. 2024 yılında yüksek kredi faiz oranları, sektörümüzün finansmana erişimini zorlaştırmıştı. Bu durum; yeni projelerin hayata geçirilmesini engellerken sektörel büyümeyi sınırlıyor. Enerji açısından stratejik bir sektör olan elektromekanik sanayi için, özel faiz oranları gündeme getirilmesini öneriyoruz. Öte yandan gerek imalatçı firmaların gerekse yapım işindeki yüklenici firmaların yüksek enflasyondan kaynaklı, kendi insiyatifleri dışında gerçekleşecek maliyet artışlarından olumsuz etkilenmemesi için, kamu tarafından gerçekleştirilecek Türk Lirası esaslı satın alma ve tesis ihalelerinde, enflasyon farkı uygulaması getirilmelidir.”
“BOZULAN ÜCRET DENGESİ NİTELİKLİ İŞGÜCÜ KAYBI YARATIYOR”
Yüksek enflasyonun aynı zamanda işyerlerindeki ücret dengelerini de olumsuz etkilediğini vurgulayan Güngör, nitelikli iş gücüne ulaşmada ciddi sıkıntılar oluşturan ve nitelikli personel kaybına neden olmaya başlayan bu durumun artarak devam etmesinin sektör için büyük bir tehlike yaratacağına dikkat çekti. 2025 yılında asgari ücrette en az yüzde 25 artış beklendiğini kaydeden Güngör “Sektörümüzde nitelikli iş gücüne erişimin sağlanabilmesi ve mevcudun korunabilmesi için özel teşvik mekanizmalarının bir an önce hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.” açıklamasında bulundu.
“KAMU, ENERJİDE DEĞİŞİME AYAK UYDURMALI”
Her sektör gibi elektromekanik sanayi sektörünün de gelişmesinin, kamudan bağımsız düşünülemeyeceğini belirten Güngör, şöyle devam etti: “Özel sektör yatırımları, uluslararası firmalar hariç, kural koyucunun taleplerine göre yönleniyor. Sektörümüzde kural koyucu konumunda olan kamu kurum ve kuruluşlarının, enerjide değişime ayak uyduracak kararları hızlıca alması sektörümüzün uluslararası pazardaki rekabet gücünü artıracaktır. 2024-2028 Strateji Planı’ndaki hedeflerin gerçekleşebilmesi için gerekli kamu yatırımlarında ihale süreçlerinin bir an önce başlatılması, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından gerçekleştirilecek ihalelerde yeterlilik koşullarının gözden geçirilmesi, liyakat esaslarının dikkate alınması büyük önem arz ediyor. Öte yandan Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yayınlanmış olan Satınalma Yönetmeliği’nde yer alan ve daha teklif aşamasında haksız rekabete yol açan maddelerin gözden geçirilerek düzeltilmesini de bekliyoruz.
“SON ÇEYREĞE SIKIŞAN SİPARİŞ VE TALEPLERİNİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”
Elektrik dağıtım şirketlerinden ise sözleşmelerde üretici firmaları zora sokan koşulları düzeltmelerini beklediklerini ifade eden Güngör, “Bununla birlikte üretici firmaların kapasite planlama süreçlerinin etkin yönetimi için, elektrik dağıtım şirketlerinin 5 yıllık yatırım planlarında yer alan ekipman taleplerini, yıllara yayarak temin etmesi sağlanmalıdır. Bu durum dağıtım şirketlerinin daha ucuz ve zamanında ekipman temin etmesini de beraberinde getirecektir. Üretici firmalarının üretim kapasitesinde aşırı yüklenmelere yol açan, planlama, tedarik zinciri ve teslimatta sorunlara neden olan son çeyreğe sıkışan sipariş ve taleplerinin önüne geçilmelidir” dedi.
“ÖZEL DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARI ŞART”
Özellikle Yenilebilir Enerjide 2028 hedefleri kadar bu hedeflerin gerçekleşmesinde kullanılacak ürünlerin yerli ve milli olmasının da önemli olduğunu vurgulayan Güngör, şunları kaydetti: “Bu nedenle yerli ve milli imalat yapan elektromekanik sanayi ile planlanan tesislerin yapım işlerini gerçekleştiren yüklenici grupların özel destek ve teşvik mekanizmaları ile desteklenmesi, ülke menfaatine bir durum olacaktır. Bu teşvikler şirketlerin ihracatta rekabet avantajını kaybetmemeleri, yeni yatırımların finansmanında ucuz krediye erişebilmeleri, AR-GE projeleri geliştirebilmeleri, nitelikli iş gücüne erişebilmeleri ve mevcutları koruyabilmeleri, yüksek enflasyon nedeniyle iş yaparken finansal krize girmemeleri için büyük önem arz ediyor.”