Bordo Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fahri Şahin, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde ihracat teşviklerine ilişkin, “Birçok ülkede uygulandığı gibi devlet teşviki alan firmaların ihracat performansı yakından izlenmelidir. Teşvik aldığı halde şart koşulan ihracat rakamına ulaşamayan firmalar da ihracat stratejilerini gözden geçirmelidir. Bu tam anlamıyla uygulanabilirse gerçekten iyi bir ihracat performansı sergileyen ihracatçı firmalar daha fazla teşvik alabilir.” dedi.
Fahri Şahin, tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinde son gelişmelerle ilgili değerlendirmeler yaparak, bu sektörlerde kur riski ve ihracat rakamlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Deneyimli tekstilci iş insanı Şahin, sektörün pandemi sebebiyle özelikle sağlık ve hastane tekstiline odaklandığına işaret etti. Şahin, ayrıca, organik hazır tekstil ve kumaş ürünlerinin de pandemi sürecinde global anlamda büyük bir rağbet gördüğünü belirtti.
“Pandemi sürecinden önce çevreci bir paradigma oluşturduk”
Şahin, “Tekstil sektöründe kullanıcı deneyimine odaklanan üretim anlayışı sergileniyor. Çevreci, organik, geri dönüştürülebilir, antiviral, nefes aldıran, terletmeyen ve akıllı tekstil ürünleri hem ülkemizde hem de dünyada büyük ilgi görüyor. Üretim stratejisini bu tür ürünlere çeviren firmalar ihracatlarını artırdı. Özellikle Avrupa’dan antibakteriyel ve havayı temizleyen tekstil ürünlere büyük bir rağbet var.” şeklinde konuştu. Fahri Şahin, Bordo Grubu olarak da pandemi sürecinden önce çevreci bir paradigma oluşturduklarını vurguladı. Çevreci ve sürdürülebilir moda ürünleri üretimine yönelik “Leed Platinum sertifikasına ve BSCI - A Level” seviyesinde sosyal uygunluk denetim raporuna sahip olduklarına dikkat çeken Şahin, “Avrupalı markalardan çok sipariş alıyoruz. Yatırımlarımızı kriz sürecinde de devam ettirdik.” sözlerini kaydetti.
“Kur riskini tekstilciler yükleniyor”
Fahri Şahin, Türkiye ekonomisinin lokomotiflerinden tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinin ihracatına da değindi. Bu sektörlerin ihracatta iyi bir performans sergilediğini söyledi. Son aylarda bu sektörlerde ihracat rakamlarının sürekli arttığına dikkat çeken Fahri Şahin, ithalatta ise döviz kurlarının etkisinin sektörü olumsuz etkilediğini kaydetti. Pamuk ithalatından örnek veren Şahin, şunları söyledi; “Pamuk ve iplik, tekstil sektörünün ana hammaddesidir. Türk tekstilciler, pamuk ihtiyacının neredeyse yarısını ithalat yoluyla karşılıyor. Bu sebeple döviz kurları; fiyatları, ihracatı ve ithalatı çok olumsuz etkiliyor. Bazı ithalatçı firmaların pamuk ve ipliği dolar bazında satmaya başlaması ve kur riskini sadece tekstilcilerin yüklenmesi, sektöre olumsuz verilerle yansıyor.”
Fahri Şahin, kur riskine rağmen Türk hazır giyim sanayicilerinin teknolojik ve üretim kabiliyetlerini geliştirmeye çalıştığını ifade etti. Şahin, “Sürekli farklılaşan piyasa koşullarına ayak uydurarak, dünyada iddialı bir noktaya gelmeye çalışıyor. 2019 hazır giyim ihracat rakamları bunun bir göstergesi. En fazla ihracat hazır giyimde yapılıyor ve hazır giyim sektörü 2019 yılında dünyanın en büyük altıncı ihracatçısı oldu.” diye konuştu.
“Tekstilde ihracat performansını geliştirecek bir strateji uygulanmalıdır”
Devletin sunduğu ihracat teşvik ve desteklerinin önemini de vurgulan Şahin, şunları kaydetti; “Her sektörde olduğu tekstilde de ihracatın büyük bir önemi var. İstikrarlı ve doğru makroekonomik politikalar, tekstil ihracatını daha da artıracaktır. Gerçekçi bir kur politikası, tekstil yatırımlarının ve ihracatının önünü açar. Ekonomik riskleri de öngörülebilir ve kabul edilebilir seviyelere indirir. Tekstil ihracatçıları için ihracata dayalı bir gelişme stratejisi belirlenmelidir. İhracat performansını doğrudan etkileyen kaynak tahsisi konusunda da tekstilde ihracat performansını geliştirecek bir strateji uygulanmalıdır. Bu çerçevede tekstil sanayicilerinin kamu ile şeffaf ve esnek ilişkiler geliştirmesi gerekiyor. Böylece uluslararası tekstil aktörleri ile rekabet kolaylaşacaktır.”
“Firmaların ihracat performansı izlenmeli”
İhracat teşviklerinin yeterince etkili olmadığını vurgulayan Fahri Şahin, “İlgili tarafların bunun nedenleri ve çözümü üzerine düşünmesi gerekiyor.” dedi. Bu çerçevede genel teşvik sisteminin ihracatla daha fazla ilişkilendirilmesi gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı;
“Gümrük teşvikleri, yatırım indirimleri, sübvansiyon ve iadelerin karşılığında belli bir ihracat rakamını yakalamak gerekiyor. Bu rakamı karşılayamayan firmalara yaptırım uygulanması ya da teşviklerin çekilmesi gerekiyor. Birçok ülke, bu yaptırımlarla firmaları aynı zamanda daha fazla ihracat teşvik ederken, ihracat performansında başarıyı yakalayan firmaları da daha fazla destekliyor. Bu sıkı takip edilmediğinde teşvikler devam ettiği halde ihracat rakamları hedefe ulaşmıyor ve böylece efektif bir ihracat politikası hayata geçmemiş oluyor. Gelişmiş ya da gelişmekte olan birçok ülkede uygulandığı gibi devlet teşviki alan firmaların ihracat performansı yakından izlenmelidir. Teşvik aldığı halde şart koşulan ihracat rakamına ulaşamayan firmalar da ihracat stratejilerini gözden geçirmelidir. Bu tam anlamıyla uygulanabilirse gerçekten iyi bir ihracat performansı sergilen ihracatçı firmalar daha fazla teşvik alabilir ve bu şekilde ulusal ihracat rakamlarına daha da yaklaşılabilir.”