Faruk GÜLSÜN - Yaşlı ayrımcılığının en fazla istihdam ve medya alanlarında yapıldığını kaydeden Sosyal Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Melis Oktuğ Zengin, “Biz onlara uyguladığımız ayrımcılığı doğallaştırıyoruz ve bunu da çok kolay tolere edebiliyoruz. Bunun önüne geçebilmemiz için onların sosyal hayatta görülebilmelerine fırsatlar oluşturmamız gerekiyor” dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu 2018 verilerine göre Türkiye’de 65 yaş üstü 7,1 milyondan fazla kişi bulunmakta. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranının 2023 yılında yüzde 10,2, 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3 ve 2060 yılında yüzde 22,6 olacağı tahmin ediliyor.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde yaşlılara yönelik ayrımcılık hakkında açıklamalarda bulunan Sosyal Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Melis Oktuğ Zengin bu ayrımın en fazla istihdam ve medya alanlarında yapıldığını dile getirdi. Prof. Dr. Melis Oktuğ Zengin, özellikle Amerika ve Avrupa kıt’alarında daha yaygın olarak ortaya çıkan bu durumun, Türkiye’de yaşlılara duyulan saygının hala kaybedilmemiş olmasından dolayı daha az görüldüğünü kaydetti.
“İş yaşamında yeni nesil teknolojilerin kullanılması genç neslin çalışma hayatında daha etken olmasında önemli rol oynadı. Türkiye’ye bakıldığında da istihdam konusunda aynı durum söz konusu. Ancak yaşlılara olan yaklaşımın toplumsal olarak diğer ülkelerden ayrıştığını görüyoruz” diyen Nişantaşı Üniversitesi’nden Sosyal Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Melis Oktuğ Zengin, “Bizim kültürümüzde yaşlı kişiler bilgeliği ile öne çıkar. Aile içinde bilginin taşıyıcısı konumundaydı. Nispeten bu rolü devam ediyor. Fakat geniş aileden çekirdek ailelere geçiş yaptık. Dolayısıyla aile içinde eskiden olduğu gibi yaşlı bir kişi ile temasımız azaldı. Yaşlı kişilerle direkt iletişimde bulunamadığımız için çevremizde olanlarla ilgili imgeler ve bir takım temsiller ile özdeşleştirme yapılmaya başlanıyor. Bu noktada medyadaki yaşlı temsilleri direkt iletişimin olmadığı yerde büyük önem taşıyor. Örneğin yeni teknolojilere uyum sağlayamayan, daha geleneksel yapıda kişiler olarak lanse ediliyor. Ruhsal ve fiziksel çöküş ile bağdaştıran bir takım imgeler ile anlatılıyorlar. Bu da gelecekte yaşlı algısından kaynaklanan ayrımcılığa yol açabilir” şeklinde açıklamada bulundu.
“Diğer ayrımcılık türlerine göre daha kolay tolere ediliyor”
Yaşlı ayrımcılığının diğer ayrımcılık türlerine göre daha fazla tolere edildiğini söyleyen Prof. Dr. Melis Oktuğ Zengin şunları ifade etti: “Biz onlara uyguladığımız ayrımcılığı doğallaştırıyoruz. Örneğin ‘yaşlılar yavaş hareket eder, teknolojiyi kullanamazlar’ gibi söylemler yapılıyor. Bizler bunu doğallaştırdığımız için ayrımcılık olduğunun bile farkında değiliz. Çok kolay tolere edebiliyoruz. Bir de hem kadın hem yaşlı olmak, hem engelli hem yaşlı olmak gibi çifte ayrımcılık söz konusu. Yaşlanma doğuştan gelen bir durum değil, yaşamı boyunca herkesin yaşayacağı bir evre. Dolayısıyla hepimizin karşılaşabileceği bir ayrımcılık türü.”
Fırsatlar oluşturulmalı
Bu ayrımcılığın önüne geçilebilmesi için yaşlı bireyler sosyal yaşamın içerisinde daha fazla yer almaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Melis Oktuğ Zengin, “Toplum içinde aktif rollerini devam ettirmeliler. Yaşlılar için daha esnek çalışma saatlerinin olduğu, iş hayatında bilgi ve deneyimlerini aktarabilecekleri konumlarda yer alabilecekleri istihdamlar oluşturulmalı. Toplumsal olarak da görünürlüklerinin daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer yeterli güvenceler alınırsa yaşlı kişilerin toplumun işlevselliği için katkıları devam edebilir, hakları da bu bağlamda tüm çabaların merkezinde yatar” dedi.