On sekizinci yüzyılın sonunda Fransa’da Chappe telgrafı olarak bilinen optik telgraf hatları kurulmaya başlandığında, bu yeni iletişim yolunun birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanları bir araya getirerek demokrasinin gelişmesine büyük katkı sağlayacağı düşünülmüştür. İletişim teknolojilerinin insan toplumları için bir kurtarıcı olarak görülmesi durumu on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise giderek yaygınlaşır. Elektrikli telgrafın icadıyla, bu dönemde tüm dünyanın telgraf telleri ile kaplanması yeni bir demokrasi umudu uyanmasına neden olur. İşte bu beklentiler asla gerçekleşmediğinden, iletişim teknolojilerinin ve onların oluşturduğu ağların tarihi boyunca tekrarlanmaya devam edilir ve her yeni iletişim teknolojisi sonsuz bir demokrasi vaadini yeniden tarih sahnesine çıkartır.
Sosyal medya ve internet yıllar önce her ne kadar sanal bir ortam olarak hayatımıza girmiş olsa da günümüzde birçok kullanıcı tarafından kullanım süresine bakılırsa neredeyse gerçek hayat ile yarışır hale gelmiş durumda. Yemek yaparken, yemek yerken, araba kullanırken, ders dinlerken, film izlerken, çalışırken, dinlenirken her yerde hayata bağlı olmadığımızdan çok internete bağlıyız. Elimizde, kolumuzda veya vücudumuzun herhangi bir yerinde bir sorun olsa pek umursamayız ama internetimizde sorun olsa hemen çözmeye çalışırız. Hal böyle olunca yıllar önce kıraathaneler, kütüphaneler veya bir araya gelinen ev toplantıları kamusal alanları yaratırken şimdilerde bu kamusal alan sosyal medyaya taşınmış durumda. Özellikle twitter devletten bağımsız muhaliflerce devletin eleştirildiği yeni nesil siyasal kamusal alan konumuna gelmiştir. Kamusal alanın internet ortamına taşınması ile eskiden sadece fikirlerini sunan halk şimdilerde katılımcı konumuna geçmiş durumdadır.
İnternetin demokratik katılım kültürünü teşvik ettiği yönünde iki zıt görüşü savunanlarında olduğunu düşünenlerdenim. Biraz daha ılımlı bir göz ile bakarsak aklınızın alabildiğince fazla sayıda enformasyona erişim imkanı insanlık tarihinde belki de ilk defa din, dil, ırk ayrımı yapılmadan herkesin her bilgiye anında ulaşabilmesi, en zengin ile en fakire de aynı iletişim hakkının verilmesi, vatandaşın internet yoluyla ülkeyi yönetenlere, kurum müdürlerine, devlet dairelerine istek ve fikirlerini seri bir şekilde ulaştırabilerek kendilerinin siyasal katılımcı olarak görmesi internetin demokrasi kültürüne getirdiği yeniliklerden bazılarıdır. Diğer taraftan bakacak olursak topluma enformasyon sağlayıcıların doğru veya yanlış istedikleri her bilgiyi halka aşılaması, internetin gelişmesi ile birlikte kontrol mekanizmalarının da gelişmesi gibi sebeplerle internetin enformasyon teknolojilerinin tek başlarına bir değişimde bir fayda sağlamayacağını aksine, kurulu düzenleri pekiştirici bir etki ortaya çıkartacaklarını ileri sürmek pek de yanlış olmaz.
Aslında internetin demokrasi üzerindeki etkilerden daha net bahsedebilmek için internet kullanıcılarının sosyokültürel durumlarının incelenmesi gerekmektedir. Her ne kadar Türkiye’de aynısı olmasa da dünya geneline bakacak olursak internet kullanıcılarının büyük çoğunluğu, iyi eğitimli, kültür düzeyleri yüksek, gelir seviyeleri ise standartların üzerinde olan bir kesimden oluşmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, vatandaşların büyük kısmı veya belirli bir yaşın üzerindekiler hala internet ile tanışmamışlardır. “WE ARE SOCİAL 2020” raporlarına bakıldığında ise hala dünya nüfusunun yarısının internet kullanmadığını görüyoruz. Böyle bir durumda internet sayesinde gerçek demokrasiye ulaşılacağını beklemek sanırım hayal kurmak olur. İlk cümlelerimde belirttiğim gibi ne telgraf ne telefon ne de onlardan sonra gelen iletişim teknolojileri kendiliğinden demokrasinin gelmesine büyük faydalar sağlamayacaktır.