Çanakkale! Vatanın bağrına saplanmış düşman hançerinin çıkartıldığı, şehitlerimizin vatan uğruna, düğüne gider gibi canlarını feda ettikleri yer, Kazan’da başlayan geri çekilmeye Türkün dur dediği ruhtur.
Bu toprakların bize yeniden ve ebediyete kadar vatan yapıldığı zamanın, mekânın, coğrafyanın, tarihin, azmin, zaferin ve varoluşun adıdır.
Vatan! Uğruna şehit olunan, can verilen, kan dökülen, kanla canla bedeli ödenen toprak parçası... Bir insan için, bir millet için, din, namus, şeref ve bağımsızlık gibi kutsal değerlerin ancak onun sayesinde korunabildiği toprak parçası… Vatan bir toprak parçasıdır, ama her toprak parçası vatan değildir. "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır." Atalarımız bu vatan için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış, canlarını verseler dahi onu düşmana teslim etmemiş; uğruna ölmeyi şeref bilmiş ve koşarak şehit olmuşlardır. Yavrusu şehit olan analar, oğlu şehit olan babalar, “Vatan sağ olsun” diyerek evlatlarının şahadetiyle teselli bulmuşlardır.
Şehit! Allah yolunda, din, vatan ve namus gibi kutsal değerlerin uğrunda ölen, ruhunu Allah’a bedenini sonsuzluğa sunan, bir gül bahçesine girercesine kara toprağa giren eli öpülesi kahraman... Kültürümüzde yüce bir yeri olan şehitlik mertebesi, dinimizce de yüceltilen bir mertebedir ve bedeli hayat karşılığında elde edilir. Hakk’ın ve halkın nezdinde şehitlik mertebesine yükselmek, büyük bir mazhariyettir. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) şehitler hakkında şöyle buyurur; “Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz onu anlayamazsınız” (Bakara, 154). Bizzat Peygamberimiz, bir defa değil birkaç defa şehit olmayı istemiş ve şöyle buyurmuştur: "Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederim."(Buhari, Cihad, 7).
Uğruna şehitler verilmedikçe toprak parçası vatan olmaz. Şehitlik mertebesi Anadolu insanı için çok büyük bir anlam ifade eder. Yavrusunu askere gönderen analar: “Haydi oğlum haydi git, Ya gazi ol ya şehit” diyerek uğurlamış, askere giden vatan evladı ise anasına siperden mektup yazarak, vatan için, bayrak için ölmeyi şeref bildiğini ifade edip, yolunu bekleyen anasını onur ve vakarla teselli etmiştir.
Şehitlerimiz bu milletin ve bu vatanın var oluş sebebidir. Bu vatanın evlatları sarsılmaz bir inançla dün Çanakkale’de olduğu gibi bugünde, vatanın her karış toprağında büyük bir azimle, her türlü iklime, doğa şartlarına ve tefrikaya rağmen, devletimizin varlığı, milletimizin birlik ve huzuru, vatanımızın bölünmez bütünlüğü için elinden geleni hatta daha fazlasını yapmaktadır ve yapmaya devam etmelidir.
Günümüz Türkiye’sinde sağcı-solcu, inançlı-inansız vb birçok karşıt grup ve fikirde insan varsa hepsini birleştiren bir ülküdür ÇANAKKALE... Gençlerimize vatan bilincinin kazandırılması ve vatan sevgisinin aşılanması için, mutlaka her Türk genci Çanakkale’yi ziyaret etmelidir ve oradaki maneviyatı ve tarihi tüm hücrelerinde hissetmeli, Alçıtepe’yi, Seddülbahir’i, Kilitbahir’i, Anafartalar’ı, Conkbayır’ını, Arıburnu’nu görmelidir.
Üzerinde yaşadığımız toprakları bizlere vatan yapan tüm şehit ve gazilerimizi başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını, dün Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar’da, Sarıkamış’ta ve 15 Temmuz’da şahlananları, bugün Doğu ve Güneydoğu’da, Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Afganistan’da, Afrika’da aynı ruhla çarpışıp şahadet şerbetini içen vatan evlatlarını, rahmet ve minnetle anıyorum.
Din ve devlet için, vatan ve millet için, ay yıldızlı bayrak ve canımızdan aziz bildiğimiz bu toprak için, milletimizin birlik ve dirlik içinde yaşaması, huzurlu ve mutlu olması için, ruhunu Allah’a bedenini sonsuzluğa sunan aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun, Yüce Allah’ın rahmet ve mağfireti onların üzerine olsun. Mekânları cennet olsun.
“Ecdâdımızın heybeti maruf-ı cihândır
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır"