Mevsimlerin en güzeli hüküm sürüyordu. Bahçeler rengarenk ,dereler coşuyordu. Bir canlılık vardı her yanda. İnsanın gönlü kuş olup uçmak ister böyle anlarda.
Hani bir kuş misali uçabilse insan. Bağ bahçe, dere, tepe demeden. Gözünün görebildiği yerlere gitmek. Hani şu sınırlar falan da geçersiz kalsa. Sonsuz bir özgürlük, diyar diyar gezmek ayrı bir lezzet verir damağa. Başka da ne ister ki gönül? Bundan iyisi, can sağlığı…
Ama olmuyor işte her nedense. Her şeyin kendine göre verilmiş düzeni. Bir de işlerin yoksa tadı, tuzu…
Uzun zamandan beri Ferhat’ın da işleri bozuk mu bozuk. Ne yapsa randıman alamıyor, yine de pes etmek olmaz hayata, böyle vaka’larda. Allah büyük, Allah kerim diye mırıldandı kendi kendine. İçinden düşündü sessiz sessiz. Yoksa bir kara Kedi mi kesmişti uğurunu bereketin. Hay Allah, saçmalama be Ferhat diye hayıflandı.
Kara Kedi işi de aklına nereden düştü. Tuhaf düşünceleri zaman zaman hep olurdu ama, bu seferki sanki bir başka. Yürü kuzum derse hak, ne halt işler kara Kedi dediğin. Eh dedi çekti bir derin nefes. Bir daha göz gezdirdi uzaklara, mavi bulutlar bir nebze hafifletti kederini. Yüzü gülümser bir hal aldı hafiften ve hayal dünyasına daldı. Bir daha gelinir mi dünyaya ? Kim bilir bu sorunun cevabını? Garip miydi düşünceleri, yoksa yine mi saçmaladı?..
Kantarın topuzu bir kaçarsa, ayar tutmaz kolay kolay derler öteden beri. Fakat böyle bir şey de yok hani. Bu kadar dara düştüğü hiç olmamıştı yıllar yılı. Kafası allak bullaktı son aylarda. Ümitsizliğe kapılmak sana yakışmaz. Her şeyin bir çaresi vardır, ölümden başka…
Nitekim yeni arayışlar içerisinde hekimler. İnsan ömrü uzatılacakmış bu asırda. Ay’a çıkmayı düşünüyor Batılılar. Hayat aranıyor göklerde, senin aklında hala bir kara Kedi !..
Esen kalın.