"Kızıl Ordu desteğiyle 9 Eylül 1944'te Bulgaristan Faşist idaresinden kurtulunca, 4 Ocak 1948 yılında Türk sorunları hakkında bir toplantı tertiplenmiştir. Georgi Dimitrov bu toplantıda; "Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanların hükümdarlığı izlerini tamamiyle silmeliyiz" demişti. 1956'da Nisan ayında Todor Jivkov'un önderliğinde Bulgar Komünist Partisi geniş oturumunda ülkede demokrasiyi geliştirme adına bir dizi kararlar alındı. Ancak Türkler'e karşı uygulanacak politikaların çirkinliği, adaletsizliği bu kararların gerçekleştrildiği aşamalarda anlaşıldı.
Bulgaristan'da yaşayan Türklerde, atalarından pek çok töre miras kalmıştır. Zalim Bulgar yönetimi bunları yok edebilmek için kimi yerde hümanist, kimi yerde sosyalist ilkeleri bahane ederek Slav kültür ve inaçlarını müslüman halka kabul ettirmenin yollarını aramış, pasif direnme ile karşılaşınca devlet zorbalığına yönelmiştir. Orada yapılan iş Türk kültür ve soyunun yerine Slav kültürünü ve Rusluğu getirmektir. Eğer bu iş burada tutarsa, başka bölgelerde de uygulamaya konacaktır. Komünizm, hümanizm diye diye sayıkladılar! Takke düşmüş, kel görünmüştür. Komünizmin maskesi düşmüş, gerçek yüzü ortaya çıkmıştır: İşkence, soykırım, kan... İşte Sosyalist Bulgaristan!
Hele hele anti din propagandistlerinin Müslüman Türklere uyguladıkları baskılar... 1948'lerden beri uygulayageldikleri manevi eziyetler... Dinini yaşayamaz, dilini konuşamazsın; doğan yavruna dilediğin adı veremez, ölen büyüklerini rahmetle anamazsın... Sosyalizmanın hümanizmanizmasıymış bu! Hayır hayır maskaralık bu! Vahşet bu,vahşet!!! O yüzden Bulgarlar: "Plan yürütülmeli, Türk inanç ve gelenekleri yok edilmelidir..." diye düşünmekte ve bunlara şiddetle saldırmaktadırlar...O yüzden dini bayramlarda ki her türlü tören, sünnet, düğün, cenaze törenleri yasak edilmiştir. "