Nizâmülmülk; Türk-İslam devlet felsefesini hayata geçiren, yirmi dokuz yıl Büyük Selçuklu Devleti’ne vezirlik yapmış devlet adamı. Büyük Selçuklu Devleti’ne; idarî, adlî, askerî, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda pek çok yenilik ve değişiklikler getirdi. Sarayın yönetimini, merkezî hükümeti, mahkemeleri, toprak sistemini sağlam kurallara bağladı. Uygulamaya koyduğu sistemler ve yenilikler, bütün Türk-İslâm devletlerinde uygulandı. Öğrencilere sağlanan yurt ve burs hizmetlerini, Türk devletlerinde gelir-gider raporlarını hazırlatan ilk yöneticidir. Dünyadaki ilk istihbarat teşkilatının kurucusudur. Türklerin devlet yapısına kattığı yeniliklerle, bir cihan imparatorluğu durumuna gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasına da yol açanlardan biri olmuştur. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından biri olarak kabul edilir.
Büyük devlet adamı Nizamülmülk’ün “Siyasetname” adlı eserinde vakitsiz ezan ile ilgili bir fasıl (bölüm) vardır. Siyasetname ’de bu olay özetle şöyle anlatılır;
Halife Harun Reşit oğlu Mutasım döneminde, emirlerden biri sokak ortasında namuslu, iffetli ve edepli bir kadına tacizde bulunur. Kadın feryadı figan ederek bağırır, “Müslümanlar; imdadıma yetişecek bir Allah’ın kulu yok mu, beni bu halden kurtaracak, beni emirin elinden kurtaracak bir insan yok mudur?” diye ağlayarak yalvarır. Emir hiçbir şeye aldırış etmeden kadıncağızı alıp sarayına götürür. Emirin şerrinden korkan ahali sadece seyreder. Olaydan etkilenen birkaç kişi emirin sarayına giderler ancak emirin askerleri onların itirazlarına kulak asmaz ve gelenleri de darp edip yollarlar. Bu olaya şahit olan ahaliden bir kişi(terzilik yapan sıradan bir esnaf) düşünür taşınır ve kendince çözüm bulur. Çözümü, gecenin en olmadık vaktinde minareye çıkıp ezan okuyarak sesini duyurmaktır. Ezanı duyanlar alışılmadık bu durum karşısında şaşkına dönerler. Halife Mutasım da o gece uyanık olduğu için ezanı duyar. Kızgınlıktan küplere biner ve gecenin bir yarısı ezan okuyan kişi bozgunculuk yapmış olur diyerek yaverine “Diğer müezzinlere bir ibret vesikası olsun diye tez elden şu müezzini derdest eyleyip huzuruma getirin de bir güzel dersini vereyim” diye emreder. Görevliler vakitsiz ezan okuyan kişiyi halifenin huzuruna getirirler. Halife neden vakitsiz ezan okuduğunu sorduğunda terzi olup biteni anlatır. Olayları işiten Mutasım emirinin kellesini alır ve şöyle der; “Allah’tan korkmayan benden de korkmaz, Allah’tan korkan da böyle işlere tevessül etmeyerek, kullara zulmü reva görmez. Bundan böyle bir kimsenin diğerine zulüm, haksızlık, densizlik veyahut adaletsiz bir iş yaptığını görecek olursan vakitli vakitsiz ezan oku da sesi işittiğimde derhal seni çağırıp mevzudan haberdar olayım. Olayım da öz evladım yahut kardeşim dahi olsa densizliğinin cezası olarak şu ite (Emire) verdiğim cezanın aynısını vereyim.”
15 Temmuz gecesi 84.684 minareden vakitsiz ezanlar okundu, salalar verildi. Vakitsiz salalar…
Vakitsiz ezanlar…
Anlamı nedir?
Adaletsizlikler var…
Vatanıma kast edilmiştir.
Vatana kast eden hainler toplum vicdanında hala cezalarını bulmamışlardır. Bir an önce vatana ve millete kasteden hainlerin tamamı hak ettikleri cezalarını bulmalıdırlar.
Zamansız okunan salalar adalet istemektedir. 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan hainlere ve destekçilerinin tamamına hiçbir ayrım gözetmeden ve vakit geç olmadan layık oldukları ceza verilmelidir.
Türk devletinin temeli adalettir ve adaleti zedelemek kimsenin haddi değildir. Devlet her şeyin üstündedir. 15 Temmuz’da kalkın ey ehl-i vatan denmeden tüm vatan ehl-i ayağa kalkmış ancak Ziya Paşa’nın deyimiyle puştlar oturmuş vatan ehl-i hala ayakta beklemektedir.
Tarih tekerrürden ibarettir der tarihçiler. Tarihten ders almaz isek aynı acıları yeniden yaşamamız kaçınılmazdır. Devlet adamlarına yöneticilik sanatına ilişkin bilgilerin verildiği Siyasetname adlı eserin yazarı büyük devlet adamı Nizamülmülk’ün dönemin sapkın tarikatı Haşhaşiler tarafından öldürülmesi tarihi bir ibret vesikasıdır. Haşhaşi tarikatı, her tarafa sokulabilen militanlar yetiştiren Hasan Sabbah’ın kurduğu Batınî-İsmailî bir tarikattı. Haşhaşiler o kadar ileri gitmişlerdi ki o zamanın tüm sultanları, kralları, beyleri, padişahları onların fedailerinden korkar haldeydi. Wladimir Bartol’un “Fedailerin Kalesi Alamut” adlı kitabına göre; Nizamülmülk, 1096 yılında kendisini el-Gazali’nin öğrencisi olarak tanıtıp dilekçe verme bahanesiyle yanına çıkan, Alamut fedaisi bir Haşhaşi tarafından ucu zehirli bir hançerle öldürüldü. Böyle büyük bir devlet adamının ölümünün bu şekilde olması insanı kahredecek kadar üzücüdür.
Selçuklu yok etmediği, görmezden geldiği, bir anlamda göz yumduğu zaman zaman ittifak yaptığı Haşhaşiler yüzünden en büyük devlet adamını şehit verdi.
Etkili ve yetkili kim varsa Nizamülmülk’ün şehit edilmesinden ders almalıdır.
Ders alınmaz ise Allah (c.c.); Hülagi Han gibi birinin eliyle, Alamut Kalesini içindeki Haşhaşilerle birlikte yerle yeksan ettirir.
O gün mazlumların öcünü aldığı gündür.
Mazlumların zalimlerden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimlerin zulmettiği günden daha çetin olacaktır.