HDP, 7500’lerde olan içerideki terörist sayısını 80’lere düşüren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sandığa gömerek ‘’ terörle mücadelede’’ gösterdiği başarıyı ortadan kaldırmak, kafalarını mağaralardan çıkartamayan PKK’nın soluk almasına biraz fırsat tanımak, güdümünde olma pahasına Kuzey Suriye’de SDG/PKK menşeili ikinci bir İsrail oluşturma gayretindeki ABD’ye teşne olma hedefiyle kendini sözde ‘’ milli sanan’’ diğer ittifak üyelerine göre amaç ve hedef yönüyle kendini en net tanımlayan parti konumunda…
Belki kendine göre bir ‘’ değer’’ yarattığını sanan parti pozisyonuyla toplumda önemli bir nefret objesi olsa da bulunduğu ittifaktan aldığı moralle bu ülkeyi bölme Irak-İran-Suriye ve Türkiye’den toprak koparma iddiası hala devam ediyor.
Zira ittifakın diğer unsurları, kabul edelim etmeyelim dolaylıda olsa HDP’nin bu amacını görmezden gelmenin yanında kendini artık daha açık lanse eden hedeflerini dahada somutlaştıran HDP’yi legalleştirerek bu partinin hedeflerini meşrulaştırma peşindeler…
Dolayısıyla ortaya bir değer üretme yerine; terörle mücadele ve savunma sanayi başta birçok alanda değer üreterek ülkeyi milli hedeflere kitleyen Erdoğan’ı yerinden indirmeyi değer sayan, kişisel siyasi hedefleri uğruna bu olağanüstü başarıları sandığa gömmeyi marifet gören bu ‘’ zihniyet fukaralarını’’ anlayabilmek mümkün görünmüyor.
Oysa değer olarak ifade edilen şey, insanın canlı, cansız; soyut veya somut herhangi bir varlığa yüklediği mana ve önemi, bunu insana sunmanın kıymetini ifade eder.
Kainattaki tüm varlıklar bir değer üzerinden manalandırılır ve kıymetlendirilir. Misal, annemiz, inançlarımız hepsi birer değerdir. Politikada bir değerdir. En azından ben hala böyle düşünenlerdenim.
Biliriz ki siyasal ittifaklar da ya ‘’ değer’’ üzerinde yükselir ya da ‘’ menfaat’’ üzerinde…
Siyasal ittifakların her iki zeminini ayrı ayrı kategorize ettiğimizde, cumhur ittifakının bir ‘’ Değer’’ üzerinden belirginleştiğini, sözde millet(!) ittifakının ise ‘’ Kişisel hesaplar ‘’ üzerinden bir değer yüklenmeye çalışıldığını görüyoruz.
Değer üzerinde yapılan ittifaklar; ‘’ ilkeli, siyaset kurucu ve kalıcıdır.’’
Menfaat ve çıkar üzerine yapılan kişisel hesap üzerine siyaset ise; siyasal çürümeye mahkûm ve geçicidir.
Yani sırf Sn. Erdoğan’ı alaşağı etmek, daha fazla milletvekili çıkarmak, barajı geçmek ve kişisel/ partisel hesaplar için yapılan ittifaklar siyasetin, siyasetçilerin ve siyasal kurumların üzerinde irtifa kaydettikleri değerleri zillete mahkûm eder, pespayelik ve yozlaşmayı kaçınılmaz kılar.
Belli bir mefkureyi, dünya görüşünü, ideolojiyi veya siyasal tahayyülü amaç edinen benimseyen ve destekleyen topluluklar, menfaat üzerinde yükselen, çıkarcılığı hesap edinmiş siyaseti veya siyasal ittifak ilişkisini kendi iradesine ve yüklediği kıymete ters görür ve sahiplenmez.
Oysa bakıldığında ‘’ Cumhur İttifakı’’ bir ‘’ DEĞER’’ üzerine inşa edilmiş, konumlanmış bir ittifaktır. Bu ittifakın siyasal hesabı, iktidar tahayyülü; kişisel hesaplar, oy tasavvuru değil; yıllarca ensesinde boza pişirilmiş bu milletin ve kadim devletin geleceğine yönelik ortak idealler, terörle amansız mücadele, savunma sanayi ve bir çok alana odaklanmış müşterek hedeflerdir.
Misal, CHP ile SP’nin; İYİ Parti ile HDP’nin aynı gelecek ve mefkure hedeflerine sahip oldukları söylenebilir mi?
AK Parti, MHP ve BBP’yi bir araya getiren 15 Temmuz darbe teşebbüsü karşısındaki ortak mukavemet kolektif karşı koyuş değil midir?
PKK, FETÖ gibi terör odaklarına karşı beka direnişinin birlikte yazılan hikayesi değil midir bu iş birliğinin temeli…
Cumhur ittifakı, bu coğrafyayı sil baştan tanzim etmek isteyen küresel güçlere karşı yerli ve milli anlayışın tanımlaması, kendini hedefe koyan zihniyete karşı kolektif kuşanmışlığın sarsılmaz duruşu değil midir?
Bu ittifak jakoben anlayışa son verirken, vesayet düzenini ters yüz edip, adalet ve hakkaniyeti önceleyen, ileri demokrasi tasavvuru ile yeni bir sistemi restore etme çabasının bir tezahürüdür. Kısaca Cumhur ittifakı; politik hesap peşinde koşan oy ve milletvekili devşirme hareketi değil; ‘’ sistemi ve politikayı değer veya ilkeler’’ esasında yeniden kurgulama çabasıdır.
Çünkü, 15 Temmuz sonrası ülkenin yaşadığı türbülans, sistemi; Türkiye’nin bekasını yeniden güncelleyecek şekilde inşa edilmesi gerektiğini zorunlu kılmıştır.
Bir değer, bir mefkure ve bir ruhla ülke menfaatlerini önceleyerek yola çıkan bu ittifak; karşı ittifakın kısa vadeli menfaat tasavvuru ile mukayese edilecek bir anlam yüklenmemelidir.
Daha düne kadar, salt iktidarı devirme, mutlak Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etme hayali kuran her şeyi bunun üzerine kurgulayan zihniyetten; ‘’ biz kaybetmeye hazırız, yeter ki ülkemiz kazansın’’ diyebilecekleri bir anlayış ortaya koyabilmesi mümkün müdür?
Dolayısıyla Cumhur İttifakı, kişisel hedefleri değil, ülkü ve idealler, yüksek hedef, erdem ve hikmet zemininde belirginleşen siyaset üzerine şekillenmiş değerler mefkuresidir.
O yüzdendir ki dizginlenmesini kendi ülkeleri için hayati gören, Sn. Erdoğan’sız bir Türkiye hayal eden emperyalist ABD, NATO, AB, İsrail ve kuklaları olan PKK, FETÖ gibi ve bunların içerideki devşirme işbirlikçilerine karşı 14 Mayıs 2023 seçimleri özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan için tam bağımsızlık mücadelesidir.