40 yıldır bu ülkeyi kan gölüne çeviren etnik farklılık gözetmeden insanlarını inim inim inleten terör örgütünün siyasal uzantısına ‘’ısrarla politik sahayı legalize’’ etme, Demirtaş’ı ‘’ romantize etme’’ çabası içinde olan bir muhalefeti özellikle ana muhalefeti dünyanın neresinde görebilirsiniz?
Maalesef bu durum galiba bize özgü bir gerçek… Yeter ki gören gözler görmez, işiten kulaklar işitmez, söyleyen diller söylemez olsun.
Hadi CHP’yi anlarım. Çünkü bu zihniyetin partisel ve kişisel çıkar odaklı hesapları hep vardır ve olagelmiştir. Bu sebeptendir ki bu zihniyetin göstermelik Türkiye minvalli milliyetçi söylemlerini anlayabiliyorum. Elbette bu durum tüm partililer için söylenemez ancak büyük bir çoğunluk için Türkiye için veya Türkiye’ye dair birçok şeyleri yamacıktır. İktidara gelmek için birçok şeye Makyavelist pencereden bakarlar. Yani iktidara giden her yolu mubah görürler. Onlar gerektiğinde asit üreten bünyelerle de işbirliği yaparlar. Yeter ki iktidar gelsinler. Zira iktidar nimetlerinde faydalanma güdüsü vardır zihinlerinin bir köşesinde her daim...
CHP 'nin genetik örgüt karakterin terör oluşumlarıyla iltisakı bu güne özgü değil. Sizi isterseniz 30 küsür yıl öncesine götüreyim. Yıl 1991 ve 91 genel seçimleri… O zamanki adıyla SHP, genel başkanı ise merhum Fizik Prof. Erdal İnönü...
1984’te başlayan bölücü terör eylemlerinin TBMM’de meşruiyetini savunmak için o yıllarda bir bölücü parti kuruldu. Bu günkü HDP'nin o zamanki türevi HEP… Yani Halkın Emek Partisi...
O zamanlarda bu partinin henüz TBMM’ye girebilme %10 barajını aşabilme gücü ve potansiyeli yoktu. İşte o zaman bölücü terör örgütünün uzantısı olduğu açıkça ortada olan bu bölücü partiyi TBMM'ne taşımak için imdadına kim yetişti biliyor musunuz: '' SHP'' Yani bugünkü adıyla CHP...
Bunu 30 yaş ve altındaki gençler bilmez. Bu günkü CHP’nin pozisyonunu, terörden beslenen ve terörle bağını inkâr etmeyen HDP ile ortaklığını o günlere bakarak tuhafsamamak gerekiyor.
CHP ve HDP’yi aynı kategoriye koyduk koymasına da parti olarak Genel Başkan ve kurmay ekibinin temsil ettiği İYİ Parti gibi kendini milliyetçi addeden bir partinin tabanına zaman zaman kendini sanki HDP ile kavgalıymış gibi gösterip arka kapı politikası üzerinden yaptığı işbirliğini içlerine sindirebilme adavetine akıl erdiremiyorum.
SP, DP, DEVA ve Gelecek Partisi gibi oy toplamları % 1 bile olmayan 14 Mayıs’ın en büyük kazananları yuvarlak hesapla 1 koyup 38 alan bu ‘’yancı’’ partileri burada anlatmaya değer görmüyorum.
Benim çağrım benim serzenişim bu partilere değil onlar şirazesinden çıkmış zaten… Benim çağrım bu partilerin tabanlarına, benim serzenişim ülkemiz için Türkiye’mizin geleceği için kişisel ikballerini ülke geleceğinin önüne koymayacak Türkiye sevdalılarına…
Şu gerçeği yaşayarak test ettik. ‘’Kendi silahını üretemeyen kendi savunma sanayisini geliştiremeyen ülkeler emperyalizmin aparatı olmaktan öteye gidemez’’.
Ülke bu minvalde son 21 yılda birçok alanda çok büyük mesafeler aldı. Savunma Sanayinde gerçekleştirilen büyük dönüşümle Azerbaycan-Karabağ’da , Kuzey Suriye’de güney sınırımızda PKK terör devleti oluşumuna karşı, Libya’da, Akdeniz’de Mavi Vatanımızda tüm oyunları boza boza bölgenin en büyük oyun kurucusu olduk.
Bunların yanında konforlu hastaneleri, otoyolları ve devasa köprüleri ile alt ve üst yapı hizmetlerini tamamladık.
İlk yerli ve milli elektrikli otomobilimiz ‘’ TOGG’u’’ ürettik.
Bir zamanlar ülke içinde 7500 ila 10 bin arasında olduğu söylenen terör örgütü eleman sayısını 80’in altına indirdik. Evlere ocaklara ateş düşüren terörü artık ülke gündeminden çıkardık.
Türkiye’nin ‘’refah toplumu’’ olma yolunda önünde başkaca bir engel kalmadı. Buradan son birkaç yılın istikrarsızlığını hesaba katıp önceki istikrarlı 21 yılı hesaba katmadan 25 yıl önce de her şey istikrarlıymış gibi düşünen Z kuşağına ayrıca seçimin ilk turu 14 Mayıs’ta muhalefetle birlikte olup 28 Mayıs’ta yeniden sandığa gidecek ülkesinin derdiyle dertlenen feraset sahibi insanlarıma sesleniyorum.
14 Mayıs’ta Cumhur İttifakı kazanmaya daha yakın, % 1/2 yani yarım puan 250 bin oy yeterli. Parlamentoda çoğunluk Cumhur İttifakının.
Bilenler bilir, bilmeyenleri uyaralım. Özellikle 90’lı yıllarda 2’li 3’lü koalisyonlarda iktidarların ömrü en kısası 2 ay en uzunu ise 1999-2002 arası DSP-MHP-ANAP koalisyonunda 3,5 yıl sürdüğü düşünüldüğünde 6’lı hatta HDP ile birlikte 7’li hükümet ortaklığı düşünüldüğünde ortaya çıkabilecek istikrarsızlık ile bu ortaklığın ömrü en fazla ne olur ülke bu istikrarsızlık ile neler kaybeder bunu siz düşünün…
Üniversite de mezuniyet tez konumdu ‘’ Siyasal davranışta sosyolojik unsurların etkisi’’ Siyaset Sosyolojisinde insanlar siyasal davranış gösterirken istikrar ve güveni sahiplenir dolayısıyla geleceğe, geleceğine oy verir.
28 Mayıs ikinci tur seçimleri İSTİKRAR ve GÜVEN ile KAOS ve BELİRSİZLİĞİN oylandığı tarih olacak. Ya İSTİKRAR diyecek GELECEĞİNİZE oy vereceksiniz yada KAOS diyecek belirsizliğe oy vereceksiniz.
Karar sizin!