Siyasetin sermayesi İNSAN’dır.

İnsanın olmadığı yerde bir sosyolojiden bahsedemiyeceğiniz gibi toplumsal iletişimin olmadığı bir yerde de siyasetten bahsedemezsiniz.

Çünkü siyaset, iletişim üzerine kuruludur.

İletişimden amaçlanan ise ALGI’ları kontrol edebilmektir.

Buradan gelmek istediğim asıl nokta şu: ‘’Siyasette başarı olgular üzerinden değil algılar üzerinden şekillenir.’’

Olguları anlatıp insanları ikna edemezseniz, algıyı kontrol edemezsiniz.

Çünkü siyaset aynı zamanda bir nevi; ‘’algıları kontrol edebilme sanatıdır.’’

Eğer siyaset algılar üzerinden yürüyorsa ki yürüyor, o zaman toplumu ikna etmekte iletişim alanlarını kullanarak algıları kontrol edebilmekten geçiyor.

Zira insanları ve toplumları algı kontrolü ile ikna ederseniz ancak siyasette mesafe alabilirsiniz.

Buradan şuraya gelmek istiyorum.

Ocak 2022 itibarı ile 12 milyona yaklaşan üye sayısı ile AK Parti,1 milyon 300 yüz bin üyeye sahip CHP dahil diğer tüm partilerin toplamından daha fazla üyeye sahip olmasına rağmen bugün 20 yılda ülke için yaptıklarını anlatmakta halka kendini ifade etmekte büyük sıkıntı yaşadığına şahitlik ediyoruz.

Şüphesiz 20 yıllık kesintisiz iktidarında en büyük pay; bıkmadan usanmadan yapılanları anlatan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın…

Durum böyle iken onun dışındakiler ne yapıyor dersiniz…Maalesef hiçbir şey…

Düşünün ki devasa bir üyeye sahip bir parti; sanki yenilgiyi şimdiden kabullenmiş üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi…

Oysa 20 yıllık iktidarlarında öyle makro projelere imza atıldı ki yapılanlar sayılmakla bitmez.

Tüm bunlar ortada iken gerek MKYK olarak gerekse İl ve İlçe başkanları olarak hatta partinin tüm kademeleri olarak çıkıp gerek ulusal gerekse yerel, yazılı veya görsel basına çıkıp;

Savunma sanayinde yerli üretimi %25’lerden alıp %75’lere çıkardığınızı, bazı NATO ve Asya ülkelerine savunma sanayi ihracatı yaptığınızı...

45 bin kişinin ölümü ile insanlarımızın ocağına ateş düşüren, bir trilyon doların üzerinde ekonomik maliyeti ile ülkeyi onlarca yıl geriye götüren, 30 yıllık terörü artık bitme noktasına getirdiğinizi...

Tedavi masraflarını ödemeden çıkamadığınız mezbelelik hastanelerden beş yıldız konforundaki şehir hastanelerini, muadillerini dahi sıraya girerek alamadınız Sigorta Hastanelerindeki ilaç kuyruklarının istediğiniz eczaneden üstelik devlet veya sigorta hastanesi ayrımı yapılmadan alınabildiğini...

Her bölgeden okuyamayan fakir aile çocuklarının eğitime ulaşabilmeleri için 2002’de 76 olan devlet üniversitesi sayısının her ilde devlet özel toplam 209’a çıkarıldığını…

6 bin km. olarak alınmış bölünmüş yolu 3,5 kat artışla 19 bin km.ye ulaştırıldığını…

Yavuz Sultan Selim Köprüsünü, Marmaray’ı, deniz seviyesinden 106 metre altından geçen Avrasya Tünelini, dünyanın en uzun orta açıklığı olan Çanakkale Köprüsünün bu iktidar tarafından yapıldığını…

Seksen yıllık Cumhuriyet tarihinde ancak 26 adet olan hava alanı sayısının 20 yılda 61’e yükseltildiğini...

Evde bakım ücretleri, engelli maaşları, dul aylıkları ve adını sayamayacağımız onlarca sosyal hizmet projelerinin topluma sunulduğunu…

Özetle ülke olarak dönüşümsel bir restorasyon süreci ile son 80 yılın kayıplarının 20 yıla sığdırıldığını...

Elinizi gerekirse gövdenizi taşın altına koyup enflasyonun sebeplerini iyi anlayıp hayat pahalılığının gerekçelerini altı milyon oya sahip Z kuşağından başlayarak gerekirse tek tek halka iyi anlatıp ufku gösteremiyorsanız…

Üstelik bunu hiçbir projesi olmayan, topluma güven ve gelecek vaat edemeyen ancak yalan yanlış bilgilerle de olsa sizin yapamadığınız algı gerçekliği üzerinden toplumu iyi yönlendiren kifayetsiz bir muhalefete rağmen yapamıyorsanız…

Maalesef ortada kabullenilmiş siyasi bir sonuç ciddi bir siyasetsizlik sorunu var demektir.

Bu ağırlığı 20 yıldır taşıyan Sayın Cumhurbaşkanının omuzlarına yüklemek ona büyük haksızlıktır.

Siyaset bir fikrin tezahürü, onun adına da dava deniliyor ise bu ‘’saksıda hareketsiz duran kaktüs’’ misali ruhsuz davranarak olmaz.