Son zamanlarda özellikle bu salgın sürecinde bilim adamlarından bir kavram var ki sıkça duyar olduk.
“Algoritma”
Yeni bir kavram olarak bir sorunu çözmek veya belirlenmiş bir amaca ulaşmak için tasarlanan yola, bunu gerçekleştirmeye dönük işlem basamaklarına algoritma deniyor.
Bir yılı aşkındır mücadele edilirken ezber bozan Korona gerçeği, köhnemiş anlayışları, iflas etmiş siyaseti, kokuşmuş yönetimleri de görünür kılarken, işlerin eve taşındığı, internetsiz yaşanamayacağı dönemde acaba tercihlerimizi artık kim yönetecek sorusu çıkıyor karşımıza?
Misal politikacılar mı yoksa Algoritmalar mı yönetiyor olacak?
Korona sürecinde eve kapanarak dijital dünyayla o kadar çok haşır neşir olurken her şeyi bu sanal alem üzerinden yönetiyor(!) olduk.
Veya “yönetiliyor” olduk.
E-ticaret, e-sipariş, e-okul, e-devlet, e-posta, e-karne, e-sınav vs…
Bu liste uzatılabilir.
Yönetiliyor olduk derken kastettiğim dijital dünyanın yapı taşları bilgisayarlar ve onların üzerinde çalışıp geliştirilen yazılımlar, hayatımızı yönetmeye başladı.
Algoritmalar denilen bu çoğul süreç artık bizim adımıza karar veriyor, günümüzü yönetiyorlar. Şirketler, kurumlar algoritmaları artık kendi çalışma hayatlarının ve yönetimlerinin birer parçası yapıyor.
Yönetimden üretime, fiyat belirlemeden, mal ve hizmet kalitesini şekillendirme gibi bir çok amaç için kullanıyorlar.
Hatta müşteri ilişkileri yönetiminden arama motorlarına dek her alanda algoritmalar, yapay zekâ parçacıkları olarak devreye giriyor. Örneğin e-ticarette satın alma süreçlerini, seçim tercihlerini yönlendiriyorlar.
İşin ilginç tarafı kimsenin tercihi olmayan yöneticiler tarafından oluşturulan kurallarla çalışan algoritmaların, yeni bir yönetim anlayışını giderek yaygın hale getiriyor olmasıdır.
E-yönetimin yeni versiyonu olarak karşımıza çıkan bu “yapay zeka ceolar” kendini iyi yetiştirmiş insan neslinin duygusallık ve vicdan gerçeğiyle yüzleşmeden sırf akıl üzerinden daha iyi yönetim daha iyi üretim hatta daha iyi pazarlama ve müşteri için iyi bir tercih olanağı sunacak koşulları yönetiyor olacak.
İlk başta çalışanın insan faktörünün olduğu yerde bu yönetim nasıl olacak sorusunun cevabı “yakasızlar” yani robotlar çağına adım attığımız son yıllarda yöneteninde yönetileninde insan olmadığı bir sanayi ve ticari alanda neden olmasın diyebiliyoruz.
Çünkü bir bakıma yeni kurallar, bu algoritmaları yazanlar yani “yapay zeka” tarafından oluşturuluyor ve bunlar yeni kanun koyucular halini alıyor. Bize de artık onların planladığı algoritmik düzene boyun eğmek düşüyor.
Artık günümüzde Max Tegmark’ın “Yaşam 3.0:Yapay Zeka Çağında İnsan Olmak”ı anlatan yapay zeka bizim kölemiz mi olacak yoksa efendimizmiyi anlatan kitabı veya Türkiye’nin ilk dünyanın en etkili 100 kadın Fütüristi arasında gösterilen “gelecek tasarımcısı” Ufuk Tarhan’ın T-İnsan kitabındaki “İnsanların gelecek kaygısını yenmelerine daha iyi bir gelecek için dönüşmeleri gereğine başarılı ve mutlu olmaları için geleceği insanın kendisinin tasarlaması” öngörüsü üzerinden dünyanın yaşadığı bu pandemi sürecinin ardından köhneleşmiş mevcut liderlik ve yönetim anlayışının kapanacağını ifade ediyor.
Bu durum zamanla belki de daha öte demokrasilerin de bu her şeyimizi yönetmeye aday “algoritokrasiye” dönüşerek bir “algoritokrasi yüzyılına” kapı aralayacak gibi görünüyor.