“Asfalta uzanırken derin hayallerle yıldızları seyreden çocuklar; konforlu yatağında uzanıp gelecek kaygısı gütmeyen çocuklardan daha umutlu hayaller görürmüş.”
Çünkü birinin gelecekle ilgili düşleri yeni başlarken; birinin gelecekle düşleri başlamadan bitmiştir.
Bu yaşları çoktan geçen içimizdeki o küçük çocuğun hayallerini, zamanında konforlu yataklarda uzanamamanın ezikliğinden gelen bu ülke ile ilgili düşlerini tüketemedi.
Hayalin olduğu her yerde umut vardır. Ve her insanın bir hayal derinliği vardır.
Bu derinlikte bazen kendi bencil zihin dünyanızın sığ beklentilerini; kimisinde ise aidiyet hissettiğiniz ülkenizle, toplumunuzla veya doğup büyüdüğünüz kentinizle ilgili düşlerle beslenmiş yıldız misali derin umutları görmek istersiniz.
Su bulanıksa görme umudunuzun gerçekleşmesi zaman alır. Çünkü ancak durgun ve berrak su yıldızları yansıtır.
Hal böyle olunca hayallerde umutları, umutlarda ise beklentileri arar durursunuz bulanıkla berrak su arası bir hafif bulanık bir suda…
Hayaller biraz daha gerçekçidir, umutların biraz daha ete kemiğe bürünmüş halini çağrıştırır... Düşler ise umutların gerçekleşmesi en zor olanını…
Hayalleri, kimileri gerçeklere aş erme olarak algılar. Düşü, bir imkansızın peşinde koşulduğu umut serüvenini… Oysa her insanın bir düşü veya en azından bir hayali vardır.
İnsanları ayakta tutan; askıdaki hayallerinin bir gün gerçekleşme ihtimalidir.
Dedim ya her insanın hayali kendi bireysel dünyası ile ilgilidir. Benim hayallerim ise ülkem ile ilgili olanıdır.
Oysa insanoğlunun kirlettiği dünya, hiçbir zaman temiz olmamış. “Kan, gözyaşı ve adaletsizlik…” Şeytanın üç atlısı olarak hükmünü hep hakim kılmış.
Dünya yanıyor. İnsanlar ateş ejderhalarının püskürttüğü yangından sığınacak bir saçak altı arıyor. Ancak yakılmış, yıkılmış bir dünyada sığınılacak bir saçak altı bulmak kolay mı?
Bu ateş ejderhalarının püskürttüğü ateş topuna karşı saçak altı olmaya aday tek ülke Türkiye…
Bunu inşa etmek için kendi parkurunda koşmaya çalışıyor ancak sürekli çelme yiyor. Koşmak için kalkıyor, tekrar çelme üstüne çelme yiyor. Ancak her kalkışında yediği çelmelere rağmen koşusundan vazgeçmiyor, inadına koşmaya devam ediyor.
Bu inat benim tıpkı yıldızlara bakarken gelecekle inatla perçinlediğim hayallerimi hatırlatıyor.
İşte o zaman ülkemle ilgili hayallerimin yeni yeni doğumlara gebe olduğunu görüyorum.
Derler ki her insan iki hayat için gelirmiş dünyaya… Önce yaşar ve yaşlanırmış . Ölümünün ardından çocuk olarak yeniden gelirmiş ikinci hayatına…
Tıpkı ülkem gibi… Neredeyse yüz yıl önce yüzlerce yıllık koca çınar büyük bir gürültüyle yıkılırken, genç bir fidan olarak yeniden yeşerdi. Bugün ise bütün çabalarına rağmen dallarını budatmadan, vereceği meyveleri ihtiyacı olanlara biriktirmeye çabalıyor.
Bu çaba yeni bir diriliş manzumesinin kutup yıldızı misali düş penceresinden süzülen umut ışığına benziyor.
Tıpkı benim hayalim gibi; bugün bu ülke dünyanın ezilmiş ve horlanmış milletlerinin, gelecek hayali olanların bütün hayalperestlerin, büyük hayallerine dokunacak bir ülke…
Bu ülke sadece benim askıdaki hayallerimin değil; neredeyse tüm ezilmişlerin, horlanmışların askıdaki hayallerini hayal olmaktan çıkartıp umuda, gerçeğe dönüştürebilecek belki de tek ülke…