Siyaset kurumu bir bütün olarak kendi sistemini oluşturuyorsa ki oluşturur, doğaldır ki kendi siyasal sisteminin dinamosu, itici gücü doğal olarak kendi meşru liderleridir.

Ayrıca hepimiz biliriz ki siyaset; bir hizmet işi olduğu kadar aynı zamanda “bir perspektif  ve bir hedef” işidir.

Siyasal hedefe varmada icrai yeteneğinizi sergileyebileceğiniz hizmet konumuna oturmada amacınız eğer hizmet ise bunu yapamadığınız ölçüde doğal olarak bunu gerçekleştirebilme hedefine de ulaşmış sayılmazsınız.

Aynı zamanda siyaset bir iddia, iddiada bir rekabet işi ise ki, öyledir her siyasetçinin uhdesinde, bir gün devletin en tepesinde Cumhurbaşkanı olarak var olabilme kabiliyetine sahip irade yatar.

En tepe ki, doğal olarak   bir siyasal fikrin, bir siyasal hareketin liderinin iddia mecrasıdır.

Bir örnek olması açısından şunun olmadığını AK Partinin Genel Başkanı veya lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin Cumhurbaşkanı adaylığından sürekli kaçtığını tasavvur edebiliyor musunuz?

Zira 23 Haziran 2023 seçimlerine koşar adımlarla son 1,5 yılına girdiğimizde siyasetin bu doğasına aykırı davranış rol modellerine tanıklık ediyoruz.

O zaman soru bir: Cumhurbaşkanı adaylığı her siyasi liderin değişmez hedefi ise, bazı siyasiler üstelik kendilerine liderlik vasfı lütfedilerek siyasal liderlik makama oturtulmuşsa neden sürekli hedef değiştirerek bundan kaçarlar neden üç maymun refleksi ile söylenenler karşısında kör, sağır ve dilsizi oynarlar, neden sürekli saklanarak kendilerini parti genel başkanlığı koltuğuna kamufle etmek isterler?

Soru iki: neden söylemleriyle veya davranışlarıyla “ben bunu yapmazsam” ile başlayan klişe repliğiyle  kamuoyuna mal olmalarına  rağmen bu kutsal hizmete talip olmak yerine neden hep bundan kaçarlar?

Soru üç: atılan nutuklara baktığınızda hep hamaset edebiyatı yapanların bir asra yaklaşan kadim parti geçmişinden bu geçmişin derinliğinden dem vurup diğer yandan siyasette meydan okuyamama reflekssizliği açık bir çelişki değil mi?

Ana muhalefetin Genel Başkanından bahsediyorum.  

Oysa bu siyasal reflekssizliğin getirdiği bu siyasal tepkisizlik 23 Haziran 2023 seçiminin kaybedilmesi durumunda siyaset meydanının sıra dışı değişikliklere gebe olacağı da açık...

Bunu sadece ana muhalefet için söylemiyorum. Bu muhalefetin tüm genel başkanları için geçerli…

Bu sonuç ile bu siyasal figürleri ancak siyasal tarihçilerimizin siyasal tarih stantlarının tozlu raflarından indirip tozunu silerek alıp okuyacağımız falanca dönemin falanca siyasal figürleri olarak hatırlayacağız…

Çünkü bu dönemlerin siyasal figürleri 23 Haziran 2023 seçimlerinden sonra büyük bir ihtimalle yerlerini başkalarına terk ederken hafızalarımızı dönemi ve dönemin siyasal figürlerini siyasal tarih kitaplarından okuyarak güncelleyeceğiz…

Çünkü bu sonuç iktidar partisinin neredeyse yarım asırlık başarısını yeni bir başarıyla perçinlerken netice muhalefetin başat aktörlerini, iktidar kuran iktidar yıkan aradaki politika simsarlarını, koltuklarına kendini kelepçeletmiş genel başkanlarını, kendine göre siyasal zemin hesabı yapan siyasal muhasiplerini değişimin dönüştürebilme hesaplaşmasıyla yüzleşmek zorunda bırakacak.

Siyasette yeni siyasal tasfiyeler başlayacak, ısrarla koltuktan kalkmak istenmemesi durumunda parti içi muhalefet başlarken, partinin genel başkan düzeyindeki  siyasal aktörlerinin CHP, İP,SP, HDP gibi neredeyse muhalefetin tüm genel başkanlarının yeni yüzler için “siyasal otofaji”  ile bitirildiğini göreceğiz.

Şimdiye kadar cesaret edemediği meydan okuma için Genel Başkan bu dönem dostlarımızla birlikte karar vereceğiz diyor. Aslınsa bu çıkış bir nevi zaman kazanma “Erdoğan karşısında kim kazanabilir” sorusunu çek etme gerçekliğini yansıtıyor.

Tüm bunlara rağmen naçizane ben olsam şunu yapardım.

-Bir takım beklentileri hesaba katarak fırsat kollama iklimine yatmak, başka odaklardan medet ummak, milletin önünde “paçavra olurum” düşüncesiyle “saksıda hareketsiz duran kaktüse” yatmak yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “karşıma çık” meydan okuması karşısında bu meydan okumaya tepki verir “devekuşu refleksi” ile başını kuma gömme davranış rol modeline girmezdim.

“Koltuk mu - meydan okumak mı?” ikileminde meydan okumayı seçer, sürekli kaçış beni kurtaramayacaksa bu çağrıya teslim olur partimde genel başkanlık yaptığım yıllar hatırına Atatürk’ün kurduğu Genel Başkanı olduğu bu kadim  partinin onurunu kurtarma yolunu seçerdim.