Bence fazlasını yapalım.
Çünkü onlar her şeyin en iyisini hak ediyor. Neden mi? Nedenini ben söyleyeyim.
Cumhurbaşkanlığının 13 Mart 2020 tarihli ve E.12362 sayılı idari izin genelgesinin ilgili paragrafı olduğu gibi şöyle:
“Hamilelerin, yasal süt izni kullananların, engelli çalışanların, yönetici pozisyonlarındakiler hariç 60 yaş ve üzerinde olanların, Sağlık Bakanlığının belirlediği dezavantajlı grupların (bağışıklık sorunu olanlar, kanser hastaları, kronik solunum yolu hastaları, obezite ve diabet, kalp damar hastaları, organ nakli olanlar, kronik hastalar) 16 Mart 2020 tarihinden itibaren on iki gün idari izinli sayılmaları…”
Tüm buna rağmen bir çok engelli, hamile, bağışıklık sorunu olan ve kronik solunum yolu hastası sağlık çalışanının 13 Mart 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı idari izin genelgesine rağmen Sağlık Bakanlığın kendi iç talimatı ile risk kategorilerinde olmalarına rağmen sağlık kuruluşlarında, hastanelerde çalıştırılmaya devam ettirildiğini biliyor musunuz?
Yanlış duymadınız, belki birçoğunuz bunu bilmiyorsunuz ancak özel şirketlerde dahil hemen hemen tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, ilgili Cumhurbaşkanlığı idari izin genelgesine uyarak engelli, hamile, kronik hasta ve bağışıklık sorunu olan çalışanlarını izinli olarak göndermelerine ve bu grupların aşırı risk tehdidi yaşamalarına rağmen 18 Mart 2020 tarihli son Sağlık Bakanlığı talimatına kadar hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında Korona virüsü kapma tehlikesi içinde dahi çalışmak zorunda bırakıldıkları düşünüldüğünde…
-En sık olarak acil servislerde, ikinci sıklıkta da psikiyatri kliniklerinde yaşadıkları şiddet olayları ve tüm bunlara karşı yeni bir sağlık yasası düzenlemesi zorunluluğu...
-Yapılan araştırmalarda sağlık çalışanlarının artık mutsuz, isteksiz ve motivasyonlarının düşük olmasından kaynaklanan mental ve ruhsal yorgunluğun getirdiği vizyonel yorgunluğu gidermeye dönük düzenlemeler yapılması...
-Ayrıca sağlık çalışanlarının maaşlarında yeni düzenlemeler yapılması, döner sermaye tavan oranlarının arttırılması ve döner sermaye gelirlerinin emekliliğe yansıtılmasına yönelik düzenlemelerle sağlık çalışanlarının sinerji rezervinin arttırılarak mücadele dolayısıyla başarı stoğunun güçlendirilmesi…
-Mevcut koşullarda çözümü biraz uzak olsa da EYT sorunun giderilmesi…
-Vaad edilen ve gerçekleşme olasılığı daha yüksek olan 3600 ek gösterge taleplerinin giderilmesi gerekiyor.
Bir kurumsal yapılanmada kurumsal kültürü sağlamlaştırmak ve kurumdaki işlevsel yıpranmanın önüne geçerek kurumsal lezyonu engelleyebilmek için öncelikle “potansiyel bir değer” oluşturabilmek gerekiyor.
Bununda yolu da çabayı, başarıyı, fedakarlığı ödüllendirmekten, değer verildiğini hissettirmekten, hatırlatmaktan geçiyor.
Ve hepimiz biliriz ki; “Marifet iltifata tabidir; iltifata tabi olmayan marifet zayidir.”
Engellisine, hamilesine, kronik ve solunum hastalığına rağmen risk tehdidi karşısında varını yoğunu ortaya koyan tüm sağlık çalışanlarının başarısı bir marifettir. Bu mahareti ve başarıyı elimizi patlatıncaya kadar alkışlayalım.
Alkışlayalım da…
Bu başarının zayi olmaması için başarıyı sadece başarı sayıp alkışlamak yetmiyor, bunu daha ileriye taşımak, daha fazlasını yapmak gerekiyor.
Dilerim ülkem; bu sıkıntılı günleri bir gün geride bıraktığında sağlık çalışanlarının bu fedakarlığını hep hatırlayacak, yönetenlerimizin de bu fedakarlığı elbet bir gün hatırlayıp, ödüllendireceği umuduyla…
Tevazu ajandanız; sevgi referansınız olsun!