Geleceği kontrol edecek;  akıl, irade ve kararlılık olacak.

Tabi, bunu donanım rezervimizle beslemek gerekiyor. Bunlar bir bütünü oluşturduğunda ortaya tamda aradığımız geleceği kovalayan kaliteli bir kuşak çıkacak.

Ancak bu hamuru yoğurmaya öncelikle çocukken başlamak gerekiyor. “Bir insan 7’sinde neyse 70’inde odur” sözünü, bunu en iyi şekilde açıklayan söz olarak üzerinde düşünmek gerekiyor.

Her çocuğun karakteri farklı özellikler gösterir. Aynı ana babanın aynı ortamda yetişen çocukları dahi farklı kişilik karakterleri gösterebilir.  Mesela biri çabucak kızarken diğerinin olabildiğince sakin olması, biri avuca sığmazken diğerinin içe kapanık obsesif bir karaktere sahip olabilmesi gibi…

Uzmanlara göre karakter oluşumu büyük oranda genetik olmakla birlikte genetik faktörler dışında kalan kısmın yüzde 80 oranının 0-6 yaşlarına kadar tamamlandığı kabul edilmektedir. Geri kalan yüzde 20 oranında ise aile ve okul gibi çevre faktörü önemli bir rol model oluşturuyormuş.

Bizi ilgilendiren kısmı çocuklarımızın genetik özelliklerden gelen kısım dışında kalan alanı, iyi biçimlendirmemiz iyi doldurmamız gerektiği hususu…

-Öncelikle okul öncesi,  çocuklarda taklit;  ileride kendisiyle özdeşleştireceği davranış biçimi oluşturacağı için  ana baba rolü ön plana çıkıyor.

-Kendine güvensiz nesiller yetiştirmemek için çocuklarımızı aşırı koruyucu ve kollayıcı olmamak, 

-Bencil nesil olmaması için aşırı hoşgörücü davranmamak, her şeyine toleranslı olamamak,

-İsyan eden ve aşağılık kompleksli nesil için aşırı baskıcı davranmamak,

- Haksız üstünlük kurmak davranışına meyilli nesil için çocukken her isteğine boyun eğmemek,

-Yetersizlik sendromu yaşayan nesil biçimlenmesinin önüne geçmek için kıyaslama davranışına girmemek,  gerekiyor.

Bunları sunduktan sonra üzerine şunları koymamız gerekiyor.

“Haksızlığa uğradığında, adil olmayan bir durum karşısında boyun eğen değil bunu sorgulayan, inatçı, vazgeçmeyen ve itiraz eden…”

“Yarınları tartışacak ona dair misyonu hedef tahtasına oturtacak ve geleceğe dair bir vizyon üretmeyi düşünen “ bir nesle ihtiyacımız var.
 

Bunları yapabilmek için bunların altlığını iyi beslemek köşe taşlarını iyi döşemek gerekiyor.  Çünkü altı boş kuru inat; bilgi, kavrayış kısaca donanımınız yoksa sadece zaman kaybettirir.

Son 10 yılı bir tarafa koyarsak büyük oranda esiri olmaktan çıktığımız “kanıksanmış çaresizliğimize” bir set çekmek için ikinci bir fırsat iklimi oluşuyor. Ülke olarak ikinci bir diriliş realize edilmeye çalışılıyoruz. Koşullar Türkiye lehine evriliyor.

Bu toplumun artık geleceği ıskalama lüksü yoktur. Ve bana göre geleceği öngörebilmek;  feraset sahibi olmak kadar ayrıca bir sanattır.

Ve geleceği görebilmek ayrıca yarınları kavrayabilmekle mümkündür.

Değilse başkalarının yayından savrulurken ancak onların isteyip te savurduğu alana hükmedebilir ya da onların planladığı geleceğin oyun sahnesinin dekorunu oluşturabilirsin.

Geleceğe hükmedebilmek için yerli ve milli değerleri özümsemiş, bilgi ve donanımla bagajını doldurmuş hakkını hukukunu bilmenin yanı sıra itiraz edebilen ve dünyayı sorgulayabilen “yeni jenerasyon” bir nesli kurgulamayı hızlandırmak, dünyanın hızla değiştiği bu dijital çağda ülke olarak “ufukların efendisi” olmak istiyorsak tüm bunları planlamamız gerekiyor.

Enseyi karartmadan, umudu hep taze tutarak…