Avrupa ile birlikte dönemin en önemli emperyalist gücü İngiltere’nin 1956 Süveyş krizinden sonra emperyalist gücünü yitirmesinden sonra Rusya ile birlikte dünyanın en önemli emperyalist gücü haline gelen ABD’nin, dünya coğrafyasındaki tahakkümünü ve Türkiye üzerindeki kalkışmasını protesto etmek amacıyla 60’lı yılların son çeyreğinde Dolmabahçe’ye yanaşmak isteyen ABD 6.filosu askerlerinin 68 kuşağı gençlerin girişimiyle denize dökülmesiyle sonuçlanan bu protesto ve eylemini bugün bile alkışlıyoruz.
ABD’nin 7.Filo marifetiyle uzak doğuda Vietnam’da getirdiği gözyaşları veya Kıbrıs sorununda bu günde olduğu gibi Rum ve Yunan’lılardan yana tavır almasının getirdiği kızgınlık patlamasıydı o gün bu protestoların sebebi… O gün 68 kuşağı olarak tabir edilen gençlerin bu çabası onurlu bir çabaydı. Onun içindir ki 68‘ler kuşağı bugün zihinlerde bir değer olarak kazınmış ve böyle kabul görmüş tüm kesimlerce…
Bugün ise Ortadoğu coğrafyasında çok daha fazla ABD tahakkümü söz konusu iken ister istemez gözler o kuşağın bugünkü temsilcilerini arıyor.
Ancak maalesef bugün, o günün temsilcilerinin de olduğu muhalif cenahta bir karşı duruş değil tam tersi ya sus pus bir yere kamufle çabalar ya da bu emperyalist zihniyete çanak tutan ya da bu zihniyetten medet umar hale gelen siyasetçisinden sanatçısına, akademisyeninden entelektüeline zihinlerinde açık bir teslimiyet, ruhlarında müstemleke ikliminden başka bir şey göremiyoruz. Elbette bunun tespitini yaparken dünden bugüne ciddi bir yaşanmışlık ve kronolojik süreç içinde yapıyorum.
Örneğin, 15 Temmuz darbe kalkışmasında buna açıkça tanık olduk… Hepimiz biliyoruz ki gerek 1961 ve 1980 darbelerin gerekse 1971 darbe muhtırasının kurgusunun mimarı, günümüzün en büyük emperyalist gücü ABD ile yaklaşık yüzde seksen beşini finansa ettiği NATO’ydu.
-Veya Suriye’nin kuzeyinde hemen güney sınırımızda dizayn edilmeye çalışılan PYD/PKK devletinin para ve silah kaynağı yine sömürgeci ABD’dir.
-Doğu Akdeniz’de Rumlardan silah ambargosunu kaldırarak Rum ve Yunanlılara hukuksuzca destek veren yine ABD’nin ta kendisidir.
-Rusya’dan aldığımız savunma amaçlı S-400’ler karşısında ortak olduğumuz ve bir buçuk milyar ödeme yaptığımız F-35’leri vermeyerek Türkiye’yi bu coğrafyada güvenlik zafiyetine düşürüp hadım etmeye çalışan yine ABD’dir.
Elbette sömürgeci ABD’nin emperyalist iştahlarını çoğaltmak mümkün.
Ben hep şuna inanırım. İç cephemizde siyaseten çekişmelerimiz kavgalarımız olabilir ancak siyasetçisinden entelektüeline, halkından tüm kesimlerine dış cephemizde çekişmelerimizi kavgalarımızı bir tarafa bırakıp emperyalizme karşı ortak bir duruş sergileyebilirsek dış müdahalelere kapıları kapatabilir sömürgeci güçlerin emperyal damarlarını köreltebilir midelerindeki sömürge iştahlarına kelepçe vurabiliriz.
ABD’nin hemen burnunun dibindeki Küba bunun en bariz örneği…
Ancak maalesef bu dış sorunlar karşısında asıl sorun kendi iç cephemizde muhalefet kesimin özellikle 6.filoyu denize dökmekle övünen 68 kuşağının fikir ve zihin füruğlarının bugün bu soylu ve aynı onurlu duruşu gösteremezken silik bir duruşla yetiniyor olması…
Dediğim gibi bu emperyalist tahakküme iktidarıyla muhalefetiyle aynı onurlu duruşu gösteriyor izlenimi verilmiş olsa oluşturduğumuz bu monolik yapı öyle bir güç yaratır ki ABD’sinden Rusya’sına Fransa’sından tüm emperyalist güçlerin sömürgeci damarlarının kanlanmasına izin vermeyeceği gibi sömürge iştahının bu ülkeden umudunun kesilmesine kapı aralayabilir.
Ancak muhalefetin bir türlü ulaşamadığı “siyasal iştahı” belki batı değerlerine koşulsuz biat refleksleri beraberine koşulsuz reflekssizliği getiriyor olması tepkisizliğin güvenlik sorununa dönüşmesine neden olabiliyor.
Örneğin, geçmişte bu devlette büyükelçilik yapmış bugün bir muhalefetteki siyasal partide üst düzeyde birinin, “Ne işimiz var Doğu Akdeniz’de, neden Libya’dayız, topraklarını kurtarmaya çalışan Azerbaycan’ın Ermenistan’la mücadelesine neden taraf oluyoruz veya Kuzey Suriye koridorunda emperyalist ABD’nin ileri karakolu olmaya aday oluşturulmaya çalışılan PYD/PKK devletine karşı düzenlenen Fırat kalkanı, Barış Pınarı ve Zeytindalı operasyonları karşısında ne işimiz var Suriye’de” gibi sayabileceğimiz onlarca gerekçe üretecek enfekte sözleri aslında içimizdeki beşinci kol çabalarını açıkça ele veriyor.
O zaman haklı olarak 6.filoyu denize dökmekle övünen 68 kuşağının bugünün fikir ve zihniyet temsilcilerine şu soruyu soruyorum:
Hani siz ve temsil ettiğiniz fikirle emperyalizme karşıydınız?
1969’da 6.filoyu denize dökerken veya seksen öncesi meydanlarda kahrolsun emperyalizm diye haykırıyor haktan ve halktan yana olduğunuzdan bahsediyordunuz?
Bugün yaşadıklarımız bir emperyalist kuşatılmışlığı tanımlamıyor mu?
Şunun herkesçe bilinmesi önemli… Bu devlet herhangi bir senaryoda artık bir figüran oyuncu olmayı çoktan kafasından sildi. Artık kendi coğrafyasını aşan potansiyeli ile bölgesel güç olmayı aştı küresel güç olma yolunda büyük adımlar atıyor.
Bunu birileri anlamak istemiyor olabilir. Bugün bu zorlu coğrafyadaki güç kapasitesi inşası karşısında ABD’sinden, Fransa’sına, Yunanistan’ından, İsrail ve Arap coğrafyasına kadar “mahalledeki tüm köpeklerin aynı anda havlaması asla tesadüf değildir”
Bugün dünyanın ağzından salyalar akan sömürgeci güçleri karşısında var oluş mücadelesi veriyoruz. AB aba altından sopa göstererek yaptırımları Mart’taki zirveye erteledi. ABD ise Caatsa yaptırımlarına hazırlanıyor. Buralardan gelebilecek rüzgarları fırtınaya çevirip içeride kasırga yaratarak ekonomik zaafiyetlerden belki nemalanabilirim gibi iddialardan belki vazgeçilebileceğini umarak şu soruya bir cevap istemek herhalde hakkım:
“İktidarından, muhalefetine akademisyeninden entelektüeline var mısınız emperyalizme karşı birlikte dik durmaya?..”