Türkiye, sosyal medya düzendışılığı üzerinden üç sorunla karşı karşıya…
Birincisi;Ulusal güvenlik… İkincisi;Finansal güvenlik…Üçüncüsü ise;Toplumsal güvenlik…
Sosyal medya üzerine disipline tedbirler gündemde olunca, bu alan üzerine analiz yaptığımda gerçekten dehşete düştüm.
Hoyratça kullandığımız kişisel verilerimizin toplumsal ve ülkesel pencereden bizleri karşı karşıya bıraktığı güvenlik menşeili somut gerçekler tüylerimi ürpertti…
Ulusal güvenlik sorununa neden olan bu ‘’veri madenciliği’’ kavramının ne olduğunu, hangi amaca hizmet ettiğini isterseniz birlikte değerlendirelim.
Veri madenciliği; bir şehirde, ülkede, bölge ya da kıtada yaşayan insanların hayatına dair ‘sosyolojik röntgenidir.’
Kısaca bir ülkenin toplumsal dokusunun; tercihlerini, kararlarını, isteklerini, düşüncelerini, eğilimlerini kısaca sayısız farklı özelliğini tanımlar.
Farklı başlıklarda ele alınabilen insanlara ait bir özellik olarak insan doğar, büyür toplumsal bir varlık olarak insanlarla iç içe yaşamak zorundadır. Nüfus cüzdanı, kimlik bilgilerinizin hastane kayıtlarına girilmesinden tutunda hayatınızı tüm evreleriyle sürecin toplumsal dinamikleri olarak aralıksız bir şekilde kayıt altına alarak devam eder.
Ve günün sonunda tanımlayıcı olması yönüyle herhangi bir kişi, grup yada devletler tarafından belli çıkarımlar doğrultusunda incelenmesini,değerlendirilebilmesini ve çıkarımlar yapılarak kurgulanmasını sağlar.
Ülkeler arasında yapılan ‘’kontrespiyonej(karşı casusluk) faliyetler, üçüncü dünya ülkelerinde sıkça yapılan darbeler veya kontrollü kaos’’ gibi toplumsal hadiselerin kaynağı olma özelliği ile sosyal medya veri madenciliğini öne çıkartan; toplumların duygusallıkları, zaafiyetleri, insan yapısı ve toplumsal duyarlılıkları üzerinden planlamalara aracılık etmesinden gelmektedir.
Hoyratça teşhir ettiğimiz özelliklerimizin, tepkilerimizin, duygusallıklarımızın veya tercihlerimizin ülke, toplum ve millet olarak götürebileceği büyük tehlikeyi şimdi biraz daha iyi anayabildik mi?
Bizler kişisel hedefler üzerinden, örneğin; hakaret , küfür gibi ahlaksızlıklar üzerinden sosyal medyayı hep eleştirdik. Oysa asıl sorunun bir ulusal güvenlik sorunu olduğunu veri madenciliğini kullanıp bunun üzerinde toplumsal, askeri, istihbari ve siyasi planlamalar yapan ülkelerin niyetlerine veri teşkil edebileceği gerçekliğini daha iyi anlayabilmeliyiz.
Örneğin, 2010 yılında Tunus’ta başlayan ‘’ Arap Baharı’’ sosyal tepkisinin; ABD’nin çıkarlarıyla örtüşmediği otoriter ülkeleri ( Libya, Suriye) cehenneme çevirirken, ABD’ye makul otoriter ülkeleri ( Mısır, Sudi Arabistan, BAE, vb.gibi) ülkeleri nasıl koruduğunu ifade etmek iyi bir örnek olması bakımından önemlidir.
Tüm bunlar sosyal medyanın bir ‘’ulusal güvenlik sorunu’’ olması yönüyle birinci neden…
Birde ikinci neden olarak ‘’ekonomik güvenlik’’sorunu var sosyal medyanın. Bu aslında sömürü yoluyla vergiden kaçarak ülke ekonomisini sömürme ve çökertme sorununuda birlikte getirmektedir.
Mesela hemen hemen tüm dünyada üçüncü dünya ülkesi görülen Tayland veya BAE gibi kabile devletleri dahil bir çok devlete sosyal medya patronları veya kurumları ( Facebook, twitter,instagram veya netflix gibi) ülkeler bazında şikayetleri denetlemek ve gidermek için temsilci bulundurup içerdiği reklam nedeniyle vergi öderken bir sosyal medya düzenlemesi olamayan Türkiye’de yıllarca denetimsiz at koşturması vergiden sürekli kaçması Türk insanının sosyal medya zaafiyetini kullanarak büyük reklam paraları kazanırken vergiden kaçması başıboş sosyal medya alanına çeki düzen verilmesini zorunlu kılıyor.
Artık sosyal medya kurumlarının ülkemizde ofislerini açması, vergilerini ödemesi, hukuk karşısında da sorumlu olmaları gerekiyor.
Son olarak Bakan Albayrak’ın eşi hanımefendiye sosyal medya üzerinden fütursuzca yapılan hakaret artık bir düzenlemeyi bu alana çeki düzen vermeyi zorunlu kılan diğer neden...
Elbette bende sosyal medya kullanıyorum veya sosyal medyaya felanda karşı değilim...
Karşı olduğum sosyal medyanın, bazı trol karakterli insanların özellikle toplumsal yaşamda karşılığı olmayan bazı pısırık işe yaramaz sünepe insanları güç alanı haline dönüştürmesi, bu alanı kullandırarak adeta minyatür dev haline dönüştürürken dur durak bilmeden her saniye yazdıkları yalan, iftira, hakaret, dalkavukluk gibi iğrenç davranışlara zemin hazırlaması...
Ben gücünü karakterinden almayan bu sosyopat tiplere ‘’klavye gladyatörleri’’ diyorum.
Oysa yalan, iftira, hakaret… Kimseye bu hakkı vermez. Sosyal medya özgürlük alanı diyoruz, bilmiyoruz ki başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bizim özgürlüğümüzün bittiğini…
Bir ülkede hukukun üstünlüğünü kabul ediyorsak, başkalarına hakaret edilmesini kimse ifade özgürlüğünden saymamalıdır.
Bir ülkenin hukuku; yurttaşlarını her türlü yalandan, iftiradan, hakaretten koruyamıyorsa ortada hukuksal bir sorun olduğu gibi yönetsel yetersizlik var demektir. Suça ve suçlulara imtiyaz tanınıyor demektir...
Bunun içindir ki devletin; kendini koruyabilme içgüdüsü ile ulusal güvenlik, finansal güvenlik ve toplumsal güvenlik sorunu gidermek için bir an önce sosyal medyaya çeki düzen verme, toplumsal endişeleri giderme sistematiğine ihtiyaç vardır.
Artık sosyal medyada ajitasyon yapan bu tip ‘’çapsız piyadelere’’ yeni bir düzenlemeyle ‘’sifon çekme refleksi’’ geliştirerek sosyal medya da bitirmek gerekiyor.