Ulus olarak eskiden beri en büyük hatamız kendi değerlerimize, içimizden çıkan kıymetlere sahip çıkamayışımız.
Sorun bunu minör veya dar anlamda yerel periferde de devam ettirebiliyor olmamız.
Geçmişte en büyük hastalığımız bir şeyler yapmak isteyene, ahlakıyla artı değer yaratmak için üretene gereken değer atfedemeyişimizdi.
Birileri bir şey üretti mi onu linç eder, millete ibret alem olsun diye bir asmadığımız kalırdı.
Oysa ahlak üst kimliği altında ki “değer” dediğimiz olgu bir kültürün sonucu. Belki bir birikimin, verilen onlarca, hatta yüzyıllarca yıl üzerine titrenen bir emeğin bu güne izdüşümü, günümüze yansıması…
Bir devlet veya bir toplum; yetiştirdiği insan topluluğu ile kullanım ömrü bir gün sona ermesi muhtemel katma değeri yüksek ürünler, marka haline gelmiş cazibesi yüksek teknolojik değerler üretebilir. Ancak üretilen ürün kalitede olsa; eğer değer ve ahlak formlu insanlık kıymetleri ile örtüştürmez ise başarı geçici ve kısa ömürlü olur.
Büyük devlet veya büyük bir toplum; kültür, sanat, ekonomi ve teknolojik varlığını insanlık ahlakı ve değerleri ile bütünleştirdiği ölçüde büyük ve güçlü devlettir.
Misal, ABD güçlü devlettir ancak büyük bir devlet değildir. Büyük devletlerin de bir ahlakı vardır. Dolayısıyla büyük devlet olabilmesi teknolojik değerlerini, toplumunun değer ahlakının projeksiyonu olan devlet ahlakı ile bütünleştirmesi ile mümkün olur.
Bu gün lokal ölçekte, Toroslarımızda yeteneklerini, bilgisini kısaca donanımını ahlak rezerviyle bütünleştirerek, bütünleştirirken tüm bu kazanımları kent dokusuna yani kent-politik ve sosyo-kültürel zemine uyarlayacak bir değer, bir siyasetçi var hemen yanı başımızda.
Bahsettiğim siyasetçi Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşın YILMAZ!
Baştan söyleyeyim. Kimse yanlış anlamasın. Onunla ilgili yazıyorum diye kimse onun denizine kürek çektiğimi sanmasın. Bilen bilir bizim makama da, mevkiye de ihtiyacımız yok. Varsa bile bunu “insan odaklı” yaşamımızın bir parçası olarak halka hizmet için kullanır, enerjimizi bu amaca sarf ederiz. Bilinmeli ki aynı zamanda Başkan YILMAZ’la aynı siyasi parkurun koşucusu da değiliz. Kısaca ne kimseyi boşu boşuna meth ederim, ne de kimseyi boşu boşuna mat…
Onu yakinen tanıyan biri olarak vurgulamak istediğim şey şu; o gelecek perspektifinden Toroslar için idealleri olan, önemli bir siyasal öncü, kıymetli bir politik avangard.
Tüm bunları yaklaşık altı aylık sürecin izdüşümü olarak siyasal zeminin hizmet sathına uyarlarsak ekonomik sıkıntılara rağmen Toroslarda öncesi olmayan sosyal projelerin prototiplerin ilklerinden görebiliyoruz.
Örneğin, Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşın Yılmaz seçim sürecinde 5 yıllık planlama üzerinden 73 proje ortaya koydu.
Detaya inmeden bazı projelerle Toroslar’ın mega-köy formlu sosyolojisine gerek planlı kentleşme gerekse üreten bir kent olgusu ile artı değer katacak bir gelecek öngörüsü prova ederken, beraberinde bölgeyi mega köy olgusundan mega-kent silüeti kazandıracak bir dönüşüme hazırladığını görüyoruz.
Mesela, sosyal projelerini başlangıçta “Ramazan panayırı” ile taçlandırırken hemen hemen her mahallede içinden çıktığı halkıyla buluşarak iftar programları adı altında sosyal projelerinden bir ilke start verdiğini gördük.
Buna halkının değerlerine, inanç dünyasına bakış perspektifinin izdüşümü, iftarın açılacağı sofraya saygı, bu manevi atmosfere verdiği kıymetin karşılığı olarak bakmak gerekir.
Diğer ilk ise duygusal bir geçmiş hülyasıyla, bu günü dünle buluşturan “açık hava sinema günleri” ile hepimizi Yeşilçam’ın unutulmaz yapıtlarıyla bir nostalji yolculuğuna çıkartan nostaljik rüyamız yazlık sinema şenlikleri idi. Sadece bunlar değil bir çok proje var ilk olmaya aday!.. Bunları detaylandırabilirsiniz.
Başkan Yılmaz, aynı zamanda Toroslar halkının her sınıftan insana ayırt etmeden dokunurken, onların sevinçlerini paylaşırken, acılarına ortak olmada fıtratından olsa gerek olabildiğince bir insan olduğunu görüyoruz. Cenazeden cenazeye, düğünden düğüne koşarken insanların mutluluklarında yüzünü, üzüntülerinde hissiyatını görseydiniz onun insan olarak fıtratını, Toroslar için nasıl bir değer olduğunu belki daha iyi anlarsınız.
Tüm bu ortada iken; gerek “tabela vakası” arkasından “haciz despotizmi” insana ister istemez şu soruyu sordurtuyor.
Toroslar’da neler oluyor?
Binaenaleyh, bugünlerde sadece Toroslar için değil, Mersin’in kent-yaşam dokusuna, kent sosyolojisine katma değer üretecek bir “değer”, başkan Atsız Afşın YILMAZ, bir “itibar suikastıne” mi maruz bırakılmak isteniyor?
“Meyve veren ağaç taşlanır” klişesinden hareketle, seçim sonucu ister istemez Toroslar’da bu tarihten sonra gündem belirleyeceğini zanneden bir kısım güruhu hayal kırıklığına uğrattı. Belli ki o miladın artçısı olacak, Toroslara matuf Mersin müesses nizamı, “vesayet diktası veya jakobenizm tahakkümü” üzerinden “endoktrinasyon baskısı” ile başkan YILMAZ’ı domine etme, bir yere etiketleme veya bir şeyi dayatma çabasına alet etmeye çalıştığını en azından buna heveslenildiğini görüyoruz.
Dolayısıyla “olgoritma üreterek” bundan bir sonuç alma veya sonuca gitme provasının tezgahlandığını veya en azından bunun tasarımlandığının belirginleştiğine şahitlik ediyoruz.
Ancak unuttukları bir şey var: “İNCİ, pisliğe düşürülmeye çalışılmakla değerinden bir şey kaybetmez. İNCİ yine İNCİ’dir.”
Son söz, öz söz!..
“Rüzgar ne kadar sert essede; kayadan kopartacağı sadece tozdur.”