Ülkemiz şu an, ‘’beyin açığını ‘’gidermeye çalışırken, en büyük eksiği geçmişten bu güne ‘’beyin göçünü ‘’ lehimize çevirme becerisini yönetme yetersizliğidir.
Aktivasyonsuzluğumuzu belirginleştiren mevcut vasatlıklarımızla, geleceğin efendisi olamayız.
Yani demem o ki; büyüklerimizinde ifade ettiği gibi; ‘’kem alat ile kemalat olmaz.’’
Yani sıradan aletlerle mükemmellik yakalamanamaz. Sadece sıradanlık yüceltilir, sıradışılık yetim bırakılır.
Kısacası vasatlık yaşamımızın bir tortusu haline gelir.
1960’lı yılları hatırlayalım. Zamanında babamda dahil çevremizden bir çok insan gurbet için gönüllü idi. Gurbet yolculuğunda şanslı olanlar beraberinde güç potansiyelinide götürdü.Bu sayede giderken Avrupa’ya kol gücümüzüde ihraç ettik.Bu sayede Avrupa başta Almanya olmak üzere nitelikli işgücü sayesinde birinci sınıf ekonomiye, yüksek teknolojiye sahip oldu.
Son yıllarda Almanya da o yıllarda yaşanan değişimin izlerini ülkemizde de yaşıyoruz.Kol gücüne dayalı emek potansiyelimiz yeretli ancak yeterli olmayan beyin gücüne dayalı akıl eksiğimiz, düşünen, kafa yoran insan yoksulluğumuz.
Çok şey hayal ediyoruz, çok şey istiyoruz ama malesef bu hayali gerçeğe döşüştürecek düşünen, kafa yoran beyin eksiği krizi yaşıyoruz.
Unutulmamalıdır ki; sıradışı değişimler, sıradışı krizler doğurur.
Ekonomik krizler, toplumsal krizler ve siyasal krizlerin en temel özelliği servete, toplumsal yapıya ve siyasal yapıya el değiştirme kabiliyetidir.
Krizlerle mevcut yapılar kırılır, bazen sisteme yeni dinamikler hakim olur.
Mesele, krizi enine boyuna iyi yorumlayıp yeni fırsatları öngörebilme, yeni başarılara yelken açabilme kabiliyetini ve fonksiyonelitesini hep canlı ve aktive etme başarısına sahip olabilme becerisidir. Yeri gelir kuralı koyanlar ile kurala uyanlar yer değiştirebilir.
Mesela, büyük savaşın ardından ülkemize gelen Alman beyinler büyük eserler bıraktığı gibi ülkemize etkisi hissedilir dinamizmler kazandırdı.
O dönem sıkıntıdaki Avrapa’dan beyin göçü imkanı doğunca ülkemiz bundan büyük kazanç sağladı.
Sadece Türkiye değil, Amerikalılarda Almanya’dan ihraç ettiği beyinlerle gerçekleştirdi NASA’dan Ay yolculuğunu…
Türkiye de bu gün birinci sınıf ekonomi ile birinci sınıf ülkeler arasına girmek iddiasında.
Yapılan ve yapılacak olanlara bakınca ‘’ ileri düzeyde beyin gücüne ‘’ ihtiyaç duyacak işlere soyunuyoruz.
Savunma sanayinde, sağlık sektöründe ve bir çok alanda millileşme kendi savunma gereksinimizi kendimiz üretme, kendi ilaçlarımızı, tıbbi cihazlarımızı milli teknoloji ile elde etme gayretindeyiz.
Onun için düşünen,hayal kuran, tasarlayan ve uygulayan beyinlere çok ihtiyacımız var.
Ancak mevcut eğitim sistemimiz şu an için bu ihtiyacı karşılayamıyor. Öyleyse bu ihtiyacı öncelikle mevcut kendi değerleri ile gerçekleştirmek yoksa beyin göçü ithal etmek zorunda.
Ancak bu durumda şu soru akla geliyor.
Türkiye bu ithal beyin göçüne hazır mı, bunu sağlayabilecek cazibe merkezleri, donanıma sahip mi? Buna yönelik imkanlar mevcut mu?
Veya bu gerçekleştirildiğinde alt yapı, kurumlar ve kuruluşlar bu tersine beyin göçünü içselleştirip, kendi bünyesinde obsorbe edebilecekler mi?
Ancak şu bir gerçektir ki teknoloji kentleri oluşturulup, kent dokusundan üniversite iklimine kadar cazibe merkezleri oluşturamıyorsanız bu beyinler size değil, ister istemez bunu sağlayan tüm bunları sunan ülkelere göç edecek, bu imkanları önceleyen ülkeleri tercih edeceklerdir.
Türkiye sıra dışı teknoloji, sıradışı marka ve sıradışı bir dönüşüm istiyorsa bunu ancak sıradışı beyinler ile cazibe merkezleri oluşturarak gerçekleştirebilir.
Sıradışı beyin rezervimiz şu an için istenildiği ölçüde yeterli değil. Üstelik bu kısa vadede elde edilecek bir sonuçta değil. Öncelikle eğitim başta olmak üzere bir çok kurumun kendi sistemini değiştirip güncellerken; Çin , Japonya, Batı bunu nasıl beceriyor?
Nasıl insan yetiştiriyor? Yetiştirdiği insanlara kabliyetini ispatlama veya test etme imkanını hangi koşullarda nasıl gerçekleştiriyor? Bunu iyi analiz etmesi gerekiyor. Tüm bunların paralelinde alt yapısını hazırlayarak beyin gücü ithal edip kısa vadede bazı dönüşümlerini gerçekleştirmesi gerekiyor.
Unutmayalım ki; vasatlıkla, mükemmellik yakalanamayacağı gibi sıradanlıkla da sıradışılık oluşturamazsınız!